kur’ân’ı –çünkü kur’ân’dır– hıfzetmeli, sevmeli; onu sey-
retmemeli, yed-i kavîye vermeli, hıfzı ona bırakmalı;
muhafaza o ediyor.
zira ki din dâhilde, menfi tarzda edilmez, istimal ve istih-
dam; otuz Bir Mart gösterdi, gösteriyor.
en ehven suretinde, müthiş netice verdi; İslâm zararlı
çıktı.
• • •
Beğendiğin Şeyde İfrat Etme
Bir derdin dermanı, başka derde dert olur, panzehiri zehir
olur. derman hadden geçerse, dert getirir, öldürür.
• • •
İnadın Gözü Meleği Şeytan Görür
İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine, “melek”
der, rahmeti de okutur.
Muhalif tarafında eğer meleği görse, libasını değişmiş onu
şeytan zanneder; adavet, lânet eder.
• • •
Beklemediğin Yerde Bazen İmdat Alırsın
(1)
deli adama “İyisin, iyisin” denilse iyileşmesi, iyi adama
“Fenasın, fenasın” denilse fenalaşması nadir değildir.
nasıl ki düşmanın düşmanı düşman kaldıkça dosttur; öy-
le de, düşmanın dostu dost kaldıkça düşmandır.
adavet:
düşmanlık.
bazen:
ara sıra.
dâhilde:
içerde.
derman:
çare, ilâç.
dert:
hastalık.
eğer:
şayet.
ehven:
az zararlı, daha zararsız;
daha ucuz, daha hafif, kolay.
fena:
kötü.
had:
sınır, derece.
hıfz:
koruma.
hıfzetmek:
korumak.
ifrat:
haddi aşma.
imdat:
yardım.
islâm:
Müslümanlar.
istihdam:
bir hizmette kullan-
ma, hizmete alma, hizmet et-
tirme.
istimal:
kullanma, faydalan-
ma.
lânet:
beddua etme.
libas:
elbise.
melek:
Allah’ın nurdan yarat-
tığı varlıklar.
menfi:
olumsuz, negatif.
muhafaza:
korumak.
muhalif:
karşısında bulunan,
zıt.
müthiş:
dehşete düşüren.
nadir:
az bulunan.
netice vermek:
meyve ver-
mek, sonuç vermek.
panzehir:
zehrin tesirini gider-
me özelliği olan madde.
rahmet:
acıma, merhamet et-
me, iyilik ve ihsanda bulunma.
suret:
tarz, yol, şekil. biçim.
şeytan:
insanı Allah yolundan
ve hayırdan uzaklaştıran ruha-
nî ve cinnî varlık.
tarz:
biçim, şekil.
yed-i kavi:
güçlü el.
zannetmek:
sanmak.
zehir:
öldürücü madde.
zira:
çünkü.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 686 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.