Bundaki felsefe ile mezcolmaz; hem aşılanmaz, hem de
tâbi olamaz. İslâmiyet ruhunda şefkat, izzet-i iman bes-
lediği şeriat,
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan, tutmuş yed-i beyzada; hakaik-ı
şeriat, o yemîn-i beyzada, birer asa-i Mûsa’dır. sehhar
medeniyet, istikbalde edecek, ona secde-i hayret.
Şimdi buna dikkat et: eski roma, Yunan’ın, iki dehası
vardı; bir asıldan tev’emdi. Biri hayalâlûddu, biri mad-
deperestti.
su içinde yağ gibi, imtizaç olamadı. Mürur-i zaman iste-
di, medeniyet çabaladı, Hristiyanlık da çalıştı. temzi-
cine muvaffak hiç biri de olmadı.
Her biri istiklâlini filcümle hıfzeyledi. Hatta el’an âdeta o
iki ruh, şimdi de cesetleri değişmiş. Alman, Fransız ol-
du.
güya bir nevi tenasuh başlarından geçmişti. ey birader-i
misalî! zaman böyle gösterdi. o ikiz iki deha, öküz gi-
bi reddetti,
temzicin esbabını. Şimdi de barışmadı. Madem onlar
tev’emdi, kardeş ve arkadaştı, terakkide yoldaştı; birbi-
riyle dövüştü.
Hiç de barışmadılar. nasıl olur ki aslı, hem madeni, mat-
lâı, başka çeşit olmuştu, kur’ân’da olan nuru, şeriat hi-
dayeti?
âdeta:
sanki.
asa-i mûsa:
Hz. Mûsa’nın mu’cizeli
asası.
asıl:
esas, temel.
birader-i misalî:
temsildeki kar-
deş.
ceset:
beden.
deha:
olağanüstü akıl ve zekâ.
el’an:
şimdi.
esbap:
sebepler.
felsefe:
düşünce sistemi.
filcümle:
kısmen, nihayet, sonun-
da.
güya:
sanki.
hakaik-ı şeriat:
şeriatın, dinin ger-
çekleri.
hayalâlûd:
hayal ile karışık.
hıfzeyleme:
koruma.
hidayet:
dinin gösterdiği hak yol.
imtizaç:
birbiriyle karışma, kay-
naşma.
islâmiyet:
İslâm dini.
istikbal:
gelecek.
istiklâl:
bağımsızlık, özgürlük.
izzet-i iman:
imanın verdiği
şeref ve gayret.
kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
ifa-
deleri ve hakikatleri ile eşsiz
olan Kur’ân’.
maddeperest:
maddeci, mad-
deye tesir verenler.
madem:
durum böyle ise.
maden:
kaynak.
matlâ:
doğuş yeri.
medeniyet:
şehirlilik, toplum-
da yaşama ve kurallara uygun
davranma, uygarlık.
mezcolma:
bir araya gelme,
birleşme, bütünleşme.
muvaffak:
başarılı.
mürur-i zaman:
zamanın geç-
mesi.
nevi:
türü, çeşidi.
nur:
ışık, aydınlık (kalb nuru).
ruh:
öz.
secde-i hayret:
hayret secde-
si.
sehhar medeniyet:
sihirleyen
aldatıcı medeniyet.
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet; karşılıksız yardım
etme.
şeriat:
din; Allah’ın emri, İlâhî
kanun.
tâbi:
uyan.
temziç:
kaynaştırma.
tenasuh:
ruhların beden de-
ğiştirmesi inancı, reenkarnas-
yon.
terakki:
gelişme, ilerleme.
tev’em:
ikiz.
yed-i beyza:
mu’cizeli, parlak,
hayır getiren el.
yemîn-i beyza:
mu’cizeli, par-
lak sağ el.
yoldaş:
yol arkadaşı.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 676 |
Eski said dönEmi EsErlEri