zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı.
Şimdi ecir olmuştur; onun yükünü çeker, onu da par-
çalıyor.
Beşerin başı ihtiyar; edvar-ı hamsesi var. Vahşet ve be-
deviyet, memlûkiyet, esaret, şimdi dahi ecirdir, başla-
mıştır, geçiyor.
• • •
Gayrimeşru Tarik, Zıdd-ı Maksuda Gider
(1)
o
çp
ôn
j n
’ o
?p
JÉn
? r
dn
G
bir düstur-i azîmdir: “gayrimeşru tarik ile
bir maksada giden zat, galiben maksudunun zıddıyla
görür mücazat.”
Avrupa muhabbeti gayrimeşru muhabbet, hem taklit ve
hem ülfet.
Akıbeti mükâfat: Mahbubun gaddarâne adaveti, cinayat.
Fasık-ı mahrum bulmaz ne lezzet ve ne necat.
• • •
Cebir Ve İtizalde Birer Dane-i Hakikat Bulunur
ey talib-i hakikat! Maziye, hem musibet; müstakbel ve
masiyet ayrı görür şeriat. Maziye, mesaibe nazar olur
kadere;
söz olur Cebrîye. Müstakbel ve maasi, nazar olur teklife;
söz olur İtizale. İtizal ile Cebir şurada barışırlar.
sinde olması.
lezzet:
tatlılık; haz, tat, zevk, keyif.
maasi:
günahlar, hatalar.
mahbup:
sevgili.
maksat:
istenen amaç.
maksut:
istenen.
masiyet:
günah.
mazi:
geçmiş zaman.
memlûkiyet:
kölelik, kulluk.
mesaip:
musibetler, belâlar.
muhabbet:
sevgi.
musibet:
belâ ve felâket.
mücazat:
ceza görme.
mükâfat:
ödül.
müstakbel:
gelecek.
nazar:
göz, insanların fikir ve dü-
şünceleri.
necat:
kurtuluş.
şeriat:
din; Allah’ın emri, İlâhî ka-
nun.
taklit:
birine benzemeye çalışma.
talib-i hakikat:
hakikati isteyen,
talip olan.
tarik:
yol, usul.
teklif:
insanın sorumlu olması.
ülfet:
alışkanlıktan kaynaklanan
gaflet, bilgisizlik.
vahşet:
ilkellik.
zat:
kişi.
zıdd-ı maksut:
amacın zıddı, tersi.
zıt:
bir şeyin tersi, aksi.
zira:
çünkü.
adavet:
düşmanlık.
akıbet:
sonuç.
bedeviyet:
göçebelik.
beşer:
insan, insanlık, âde-
moğlu.
Cebir:
Cebriye mezhebi, görü-
şü; zorlama.
Cebrî:
insan iradesini kabul et-
meyen batıl bir mezhep (Mür-
cie fırkası).
cinayat:
cinayetler, zulümler.
dane-i hakikat:
hakikat çekir-
deği, hakikatin bir parçası.
düstur-i azîm:
büyük ve
önemli prensip.
ecir:
ücretlilik; ücretle çalışma.
edvar:
devirler, asırlar, çağlar.
edvar-ı hamse:
beş devir.
esaret:
başkasının tutsağı ol-
mak.
esirlik:
kölelik.
fasık-ı mahrum:
mahrum kal-
mış günahkâr.
gaddarâne:
gaddarca, zorla,
zulmederek.
galiben:
çoğunlukla.
gayrimeşru:
dinin ve kanunun
yasakladığı, helâl olmayan.
ihtiyar:
yaşlı.
itizal:
Ehl-i Sünnet ve inançla-
rından ayrılan takım ve onun
mezhebi, Mutezile.
kader:
her şeyin Allah’ın bilgi-
Eski said dönEmi EsErlEri
| 667 |
l
emaaT
1.
Kàtil öldürdüğü kimseye vâris olamaz. (Tirmizî, Feraiz: 17; EbuDavud, Diyat: 18; İbniMâce,
Feraiz: 8; Müsned, 1:49.)