Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 673

o heva, hem heves, şe’ni budur daima: İnsanı memsuh
eder, sîreti değiştirir. Manevî meshediyor; değişir insa-
niyet.
Şu medenîlerden çoğunun eğer içini dışına çevirirsen, gö-
rürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır; sîreti
olur suret.
gelir hayali karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla gö-
rünür meydandaki âsârı. zemindeki mevazin mizanıdır
şeriat.
Şeriattaki rahmet, sema-i kur’ân’dandır. Medeniyet-i
kur’ân esasları müspettir. Beş müspet esas üzere dö-
ner çarh-ı saadet:
nokta-i istinadı, kuvvete bedel haktır. Hakkın daim şe’ni-
dir adalet ve tevazün. Bundan çıkar selâmet, zail olur
şekavet.
Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe’nidir mu-
habbet ve tecazüp. Bundan çıkar saadet, zail olur ada-
vet.
Hayattaki düsturu, cidal, kıtal yerine düstur-i teavündür.
o düsturun şe’nidir ittihat ve tesanüt; hayatlanır cema-
at.
suret-i hizmetinde, heva-heves yerine hüda-i hidayettir.
o hüdanın şe’nidir insana lâyık tarzda terakki ve refa-
het,
medeniyet-i kur’ân:
Kur’ân’ın
medeniyeti.
memsuh:
çirkinleştirilmiş, biçimsiz
ve çirkin şekle girmiş.
menfaat:
şahsî çıkar.
meshetme:
şeklini değiştirerek
çirkin hâle getirme.
mevazin:
mizanlar, ölçüler,.
mizan:
ölçü, terazi.
muhabbet:
sevgi.
müspet:
delillerle doğruluğu anla-
şılmış, bir şeyin olur yönü.
nokta-i istinat:
dayanak noktası.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
iyilik ve ihsanda bulunma.
refahet:
bolluk, bereket, rahatlık.
saadet:
mutluluk.
selâmet:
dert ve sıkıntılardan kur-
tuluş, esenlik.
sema-i kur’ân:
Kur’ân atmosferi,
Kur’ân yüce katı.
sîret:
ahlâk ve karakter.
suret:
şekil, hey’et.
suret-i hizmet:
hizmet şekli.
şe’n:
gerek, özellik.
şekavet:
mutsuzluk, sızlanma ve
sıkıntı.
şeriat:
din; Allah’ın emri, İlâhî ka-
nun.
tarz:
biçim, şekil.
tecazüp:
birbirine yakınlık hisset-
me, cezp etme, çekme.
terakki:
gelişme, ilerleme.
tesanüt:
dayanışma.
tevazün:
dengeli ve ölçülü dav-
ranma.
zail:
yok olma, geçip gitme.
zemin:
yer.
adalet:
hak sahibine hakkını
vermek, düzen ve denge.
adavet:
düşmanlık.
âsâr:
eserler, ürünler, sonuç-
lar.
bedel:
karşılık.
cemaat:
topluluk, bir amaca
yönelmiş gurup.
cidal:
mücadele, kavga.
çarh-ı saadet:
saadet ve mut-
luluk döngüsü.
daim(a):
devamlı.
düstur:
prensip, kural, kanun.
düstur-i teavün:
yardımlaş-
ma prensibi.
eğer:
şayet.
esas:
temel prensip.
esaslar:
prensipler, ölçüler,
uyulacak kurallar.
fazilet:
hiçbir çıkarı değil, Allah
rızası ve doğruluğun gereğini
yapma.
hak:
doğru, gerçek, hakikat;
doğruluk.
hedef:
maksat, gaye.
heva:
nefsin arzu ve istekleri.
heves:
istek, arzu; gelip geçici
istek; nefsin hoşuna giden is-
tek; akıl dışı istek; zevk, eğlen-
ce.
hınzır:
domuz.
hüda:
İlâhî kaynaklı hak yol ve
prensipleri; hak ve doğru olan
yol.
hüda-i hidayet:
doğru ve hak
yola iletme, götürme.
insaniyet:
insanlık.
ittihat:
birlik.
kıtal:
öldürme.
kuvvet:
güç, iktidar.
lâyık:
uygun.
manevî:
fikrî, hissî.
medenî:
şehirli, kültürlü ve bil-
gili olan, kibar ve nazik olması
gereken.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 673 |
l
emaaT
1...,663,664,665,666,667,668,669,670,671,672 674,675,676,677,678,679,680,681,682,683,...790
Powered by FlippingBook