Biri müspet ve ihtiyârî; biri menfi, ıztırarî. Bütün âlâm,
mesaip, a’mal-i salihadır; lâkin menfidir, ıztırarî. Hadis
teselli verdi:
Bu millet-i günahkâr kanıyla abdest aldı, fiilî bir tevbe et-
ti. Mükâfat-ı acili: Şu milletin humsu, dört milyonu çı-
kardı,
derece-i velâyet, mertebe-i şahadet ile gazilik verdi, gü-
nahı sildi. Bu meclis-i âlî-i misalî, bu sözü tahsin etti.
Ben de birden uyandım, belki yakaza ile yeni yattım. Ben-
ce, yakza rüyadır;
rüya, bir nevi yakazadır. orada asrın vekili, burada said
nursî.
• • •
Paslanmış Hüdâ Yine Elmastır
(1)
Hüda-i İslâmiyet, paslanmıştı heva ile; deha-i medeniyet,
cilâlanmış hevesle. Çendan paslanmış olsa, bir elmas-ı
bîhemta,
Bir cam-ı mücellâya, müreccahtır daima. o elmasa nak-
şolmuş olan hatt-ı semavî, maddîlerin gözü görmez o
nakş-ı yekta,
Hem de onu okumaz. Maddîler her bir şeyi madde için-
de arar. Böylelerin akılları, gözlerinde yerleşir;
Akılları gözleşir, maneviyatı görmez. Manada göz, kör
olur.
• • •
a’mal-i saliha:
dinin emir ve ya-
saklarına uygun güzel davranışlar,
fiiller.
âlâm:
üzüntüler, elemler ve sıkın-
tılar.
asır:
yüzyıl.
belki:
kesinlikle, bilakis.
cam-ı mücellâ:
parlak cilâlanmış
cam.
çendan:
gerçi.
daima:
devamlı.
derece-i velâyet:
evliya mertebe-
sine çıkma.
elmas-ı bîhemta:
eşsiz, dengi ol-
mayan, benzersiz elmas.
fiilî:
sözde kalmayıp iş olarak yapı-
lan.
gazilik:
din ve vatan için savaşa
katılarak sağ kalanlara verilen ma-
nevî makam.
günah:
dinin yasakladığı fiiller, ku-
sur.
hadis:
Peygamberimizin sözleri, fi-
illeri ve kabulleri.
hatt-ı semavî:
İlâhî, semaya ait
yazılar.
heva:
nefsin arzu ve istekleri.
heves:
istek, arzu; gelip geçici is-
tek; nefsin hoşuna giden istek; akıl
dışı istek; zevk, eğlence.
hums:
beşte bir.
hüda:
İlâhî kaynaklı hak yol ve
prensipleri; hak ve doğru olan yol.
hüda-i islâmiyet:
İslâmiyetin hak
ve doğru olan istikametli yolu.
ıztırarî:
mecburî, zorunlu, ister-is-
temez.
ihtiyârî:
tercihle ilgili, seçme
özgürlüğü ile ilgili.
lâkin:
ama, fakat.
maddîler:
maddeciler, mater-
yalistler, her şeyi maddede
arayanlar.
mana:
maddî olmayan şey.
maneviyat:
maddî olmayan,
nuranî varlıklar âlemi.
meclis-i âlî-i misalî:
zihinde
temsilen oluşturulan meclis;
rüya âleminde (âlem-i misal)
toplanmış yüksek temsilciler
topluluğu.
menfi:
olumsuz, negatif.
mertebe-i şehadet:
din ve va-
tan için canını verenlere veri-
len manevî şehitlik makamı.
mesaip:
musibetler, belâlar.
millet-i günahkâr:
günahkâr,
kusurlu toplum.
mükâfat-ı acil:
peşin ödül.
müreccah:
tercih edilen, üs-
tün tutulan.
müspet:
pozitif, olumlu.
nakış:
işleme, süsleme.
nakş-ı yekta:
tek nakış, tek iş-
leme.
nevi:
tür, çeşit.
rüya:
uykuda görülen misalî
şeyler.
tahsin:
güzel bulma, övgü ile
memnuniyeti ifade etme.
teselli:
musibete uğrayana ra-
hatlatıcı söz söyleme.
yakaza:
uyanıklık hâli.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 680 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.