Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 670

nuranî bir nâr olur; bazı olur bir nazar, fahmı elmas edi-
yor. Bazı olur bir temas, taşı iksir ediyor. Bir nazar-ı
peygamber
Birden bire kalbeder bir bedevî cahil, bir arif-i münevver.
eğer mizan istersen: İslâm’dan evvel ömer, İslâm’dan
sonra ömer.
Birbiriyle kıyası: bir çekirdek, bir şecer. def’aten verdi se-
mer o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i peygamber.
Ceziretü’l-Arab’da, fahm olmuş fıtratları kalbetti elmasla-
ra, birden bire serâser,
Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-i münevver.
• • •
Yalan Bir Lâfz-ı Kâfirdir
Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat,
yıkar kasr-ı hayali. sıdk büyük esastır, bir cevher-i zi-
yalı.
Yeri verir sükûta, eğer çıksa zararlı. Yalana yer hiç yok-
tur, çendan olsa faydalı. Her sözün doğru olsun, her
hükmün hak olmalı.
lâkin hakkın olamaz her doğruyu söz etmek. Bunu iyi
bilmeli.
(1)
r
Qn
ón
c Én
e r
´n
O Én
Ø°n
U Én
e r
õ o
N
kendine düstur etmeli.
güzel gör, hem güzel bak; tâ güzel düşünmeli. güzel bil,
hem güzel düşün; tâ leziz hayatı bulmalı.
ahlâk:
insanlık seciyesi, yaratılışta
insanlığın gereği olan güzel davra-
nışlar.
arif-i münevver:
Allah’ı tanıyarak
kalbi nurlanan kişi.
Barut:
anîden patlayıcı madde.
bedevî:
göçebe, çadırda yaşayan.
cahil:
bir şeyi yanlış bilen ve tanı-
yan, Allah’ı tanımayan.
cevher-i ziya:
aydınlık, aydınlatıcı
değerli mücevher.
Ceziretü’l-arab:
Arab Yarımadası.
çendan:
gerçi.
dane:
tohum, kırıntı.
dane-i hakikat:
hakikat çekirdeği,
hakikatin bir parçası.
def’aten:
anîden.
düstur:
prensip, kural, kanun.
eğer:
şayet.
elmas:
çok değerli taş, mücevher.
esas:
temel prensip.
evvel:
birinci, önceki.
fahm:
kömür.
fıtrat:
yaratılış.
hak:
doğru, gerçek, hakikat; doğ-
ruluk.
hayat:
yaşayış, yaşama.
himmet-i Peygamber:
Peygam-
berin ciddî gayreti, çalışması.
hüküm:
bir konuda verilen
karar.
iksir:
dokununca madeni altı-
na çevirdiği düşünülen mad-
de.
kalbetme:
değiştirme, başka
şekle dönüştürme.
kasr-ı hayal:
hayalî saray.
kıyas:
oranlama, mukayese
etme.
lâfz-ı kâfir:
inkârcının sözü.
lâkin:
ama, fakat.
leziz:
lezzetli, tatlı.
mizan:
ölçü.
nâr:
ateş.
nazar:
bakış; göz; insanların fi-
kir ve düşünceleri.
nazar-ı ahmedî:
peygambe-
rin kalbe tesir eden bakışı,
sözleri.
nazar-ı peygamber:
peygam-
berin kalbe tesir eden bakışı,
sözleri.
nuranî:
nurlu, parlak, münev-
ver.
nur-i münevver:
parlak nur,
aydınlık.
semer:
meyve, mahsul.
serâser:
baştan başa.
sıdk:
doğruluk, doğru söz, fiil
ve davranış.
sükût:
durma, sessizlik.
şecer:
ağaç.
temas:
dokunma.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 670 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Çirkin ve keder vereni bırak, güzel ve huzur verene bak.
1...,660,661,662,663,664,665,666,667,668,669 671,672,673,674,675,676,677,678,679,680,...790
Powered by FlippingBook