Hazmolmayan İlim Telkin Edilmemeli
Hakikî mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz; hasbî verir
ilmini.
koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffa sütünü; kuş
veriyor ferhine lüabâlûd kayyını.
• • •
Tahrip Esheldir; Zayıf Tahripçi Olur
Vücud-i cümle ecza, şart-ı vücud-i külldür. Adem ise, olu-
yor bir cüz’ün ademiyle; tahrip eshel oluyor.
Bundandır ki, âciz adam, sebeb-i zuhur-i iktidar-ı müspe-
te hiç yanaşmaz. Menfice müteharrik, daim tahripkâr
olur.
• • •
Kuvvet Hakka Hizmetkâr Olmalı
Hikmetteki desatir, hükûmette nevamis, hakta olan ka-
vanin, kuvvetteki kavaid birbiriyle olmazsa müstenit ve
müstemit,
Cumhur-i nâsta olmaz ne müsmir ve müessir. Şeriatta şe-
air kalır mühmel, muattal; umur-i nasta olmaz müste-
nit ve mutemit.
• • •
âciz:
güçsüz.
adem:
yokluk.
cumhur-i nâs:
kamuoyu, kamu
vicdanı, çoğunluk.
cüz:
parça, bütünün bir kısmı.
daim:
devamlı.
desatir:
prensipler.
eshel:
daha kolay, yapmaktan da-
ha kolay.
ferh:
kuş yavrusu.
hak:
doğru, gerçek, hakikat; doğ-
ruluk.
hakikî:
gerçek.
hasbî:
karşılık beklemeden, sami-
mî, Allah rızası için.
hazmolma:
sindirme, özümseme.
hizmetkâr:
hizmet eden.
hükûmet:
yönetim.
ilim:
bilgi, bilim.
kavaid:
kurallar.
kavanin:
prensipler.
kay:
kusmuk.
kuvvet:
güç, iktidar.
lüabâlûd:
kusmuk, tükürükle
karışık yiyecek.
menfice:
olumsuzca, yıkıcı bir
şekilde.
muattal:
uyulmama, uygulan-
mama, başıboş kalma.
musaffa:
saflaşmış, kötülük-
ten arınmış.
mutemit:
kendisine itimat
edilen, güvenilen.
müessir:
tesir eden, üzerinde
iş gören, tasarruf eden.
mühmel:
ihmal edilme, uygu-
lanmama.
mürşid-i âlim:
insanları aydın-
latan, hakkı, doğru yolu göste-
ren bilgin.
müsmir:
faydalı, karlı; verimli.
müstemit:
yardım alma.
müstenit:
dayanma, kendisi-
ne dayanılan.
müteharrik:
hareketli.
nevamis:
kanunlar.
sebeb-i zuhur-i iktidar-ı
müspet:
olumlu iş ve icraatı
ortaya çıkaran sebep.
şart-ı vücud-i küll:
büyük bir
bütünün varlığının şartı.
şeair:
namaz, ezan, cami gibi
İslâm alâmetleri, sembolleri.
şeriat:
din; Allah’ın emri, İlâhî
kanun.
tahrip:
yıkmak.
tahripçi:
yıkıcı, bozucu.
tahripkâr:
yıkıcı davranma,
yapıcı olmama.
telkin:
öğüt verme, fikir aşıla-
ma.
umur-i nâs:
insanlara ait işler.
vücud-i cümle ecza:
bir bütü-
nü oluşturan küçük parçaların
hepsinin varlığı.
zayıf:
güçsüz.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 662 |
Eski said dönEmi EsErlEri