Cezbe düşer zîşuur; ger zülcemal görünse, etse tecelli da-
im, pürşaşaa, bîhicap.
Bir Vacibü’l-Vücud, sahib-i Celâl ve Cemal: Şu fıtrat-ı zîş-
uur, kat’î şahadetmeap;
Bir şahidi o cezbe, hem diğeri incizap.
• • •
Fıtratın Şahadeti Sadıkadır
(1)
Fıtratta yalan yoktur; ne dediyse doğrudur. Çekirdeğin
lisanı,
Meyl-i nümüv der: “Ben sümbüllenip meyvedar…” doğ-
ru çıkar beyanı.
Yumurtanın içinde, derin derin söyler, hayatın meyelânı
ki, “Ben piliç olurum; izn-i İlâhî ola.” sadık olur lisanı.
Bir avuç su, bir demir gülle içinde eğer niyet etse incimat,
bürudetin zamanı.
İçindeki inbisat meyli der: “genişlen! Bana lâzım fazla
yer.” Bir emr-i bîemânî.
Metîn demir çalışır, onu yalan çıkarmaz. Belki onda doğ-
ruluk, hem de sıdk-ı cenanî;
o demiri parçalar. Şu meyelânlar bütün birer emr-i tek-
vinî, birer hükm-i Yezdanî;
Birer fıtrî şeriat, birer cilve-i irade. İrade-i İlâhî, idare-i ek-
vanî;
lan, çekilen.
irade-i ilâhî:
Allah’ın irade, dileme
sıfatı.
izn-i ilâhî:
Allah’ın izni.
kat’î:
kesinlikle.
lâzım:
gerek, gerekli.
lisanı:
dil.
metîn:
sağlam.
meyelân:
meyletme, yönelme, işe
yönelme.
meyil:
eğilim, istek, arzu, yönel-
me.
meyl-i nümüv:
büyüme ve geliş-
me isteği, eğilimi.
meyvedar:
verimli, meyve veren.
niyet:
istek, arzu.
pürşaşaa:
çok gösterişli, göz alıcı
parlaklıkta.
sadık(a):
doğru.
sahib-i Celâl ve Cemal:
son dere-
ce azamet ve büyüklük ve güzellik
sahibi Allah.
sıdk-ı cenanî:
kalbden gelen doğ-
ruluk.
şahadet:
şahit olma, şahitlikte bu-
lunma.
şahadetmeap:
tekrar, tekrar şa-
hitlik etme.
şahit:
bir olayı gösteren ve delil
olan şey.
şeriat:
kanun, dinî hükümler, top-
lumu ilgilendiren dini hükümler,
kurallar.
tecelli:
isim ve sıfatların eşyada
görünmesi, yansıması.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı aklen za-
rurî ve gerekli olan Allah.
zîşuur:
akıllı, ve şuur sahibi.
Zülcemal:
her güzelliğin sahibi
olan Allah.
belki:
kesinlikle, bilâkis.
beyanı:
ifade etme.
bîhicap:
perdesiz.
bürudet:
soğukluk.
cezbe:
çekim gücü.
cilve-i irade:
İlâhî iradenin eş-
yaya ve tabiata yansıması, gö-
rünmesi.
daim:
devamlı.
eğer:
şayet.
emr-i bîemânî:
önünde durul-
maz bir emir.
emr-i tekvinî:
yaratma emri
ile ilgili, yaratma emrine, işine
ait.
fıtrat:
yaratılış, huy, tabiat.
fıtrat-ı zîşuur:
vicdan; şuur sa-
hibi yaratılış, şuur sahibinin ta-
biatı, yaratılışı.
fıtrî:
Allah’ın yarattığı gibi, do-
ğal.
ger:
eğer.
gülle:
top mermisi.
hükm-i Yezdanî:
Allah’ın hük-
mü, kanunu.
idare-i ekvanî:
kâinatın, var-
lıkların idaresi.
inbisat:
genişleme, yayılma.
incimat:
katılaşma, donma.
incizap:
çekim gücüne kapı-
Eski said dönEmi EsErlEri
| 653 |
l
emaaT
1.
Üstadımız 1921’deki ilk baskı Lemaat’ta şöyle bir not koymuşlardır:
gazi askerlerin
manzume-i meşhuresi olan “Anam beni yetiştirdi, bu illere yolladı. Bu sancağı teslim etti,
Allah’a ısmarladı.” Şu kitabın ekser kasideleri bu tarzda okunabilir.