Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 647

o kur’ân-ı Azîmüşşan, nasıl bir bahr-i tevhiddir. Bir tek
katre, misal için bir tek sure-i İhlâs; fakat kısa bir tek
remzi, nihayetsiz rumuzundan. Bütün enva-ı şirki red-
deder, hem de yedi enva-ı tevhidi eder ispat; üçü men-
fi, üçü müspet, şu altı cümlede birden:
Birinci Cümle:
(1)
n
ƒo
g r
?o
b
karinesiz işarettir. demek ıt-
lakla tayindir. o tayinde taayyün var. ey
(2)
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
.
Şu, tevhid-i şuhuda bir işarettir. Hakikatbin nazar, tevhi-
de müstağrak olursa, der ki:
(3)
n
ƒo
g s
’p
G n
Oƒo
¡r
°ûn
e n
.
İkinci Cümle:
(4)
l
ón
Mn
G *n
G
’dir ki, tevhid-i ulûhiyete tas-
rihtir. Hakikat, hak lisanı der ki:
(5)
n
ƒo
g s
’p
G n
Oƒo
Ñr
©n
e n
.
Üçüncü Cümle:
(6)
o
ón
ª°s
üdG *n
G
’dir. İki cevher-i tevhide
sadeftir. Birinci dürrü
tevhid-i rububiyet
. evet nizam-ı
kevn lisanı der ki:
(7)
n
ƒo
g s
’p
G n
?p
dÉn
N n
.
İkinci dürrü
tevhid-i kayyumiyet
. evet, serâser kâinatta,
vücut ve hem bekada, müessire ihtiyaç lisanı der ki:
(8)
n
ƒo
g s
’p
G n
?ƒ t
«`n
b n
.
Dördüncü:
(9)
r
óp
?n
j r
/n
’dir. Bir tevhid-i celâli müstetirdir. en-
va-ı şirki reddeder, küfrü keser bîiştibah.
enva-ı tevhid:
tevhidin türleri.
fakat:
yoksulluk, fakirlik, ihtiyaç.
hak:
doğru, gerçek, insanlığa fay-
dalı yol.
hakikat:
gerçek.
hakikatbin:
gerçeği gören.
ıtlak:
bir tarif ve isim ile sınırlan-
mamış, geniş bırakılmış.
ispat:
deliller ve şahitlerle gerçeği
ortaya koymak.
kâinat:
evren, yaratılan her şey.
karine:
bilinenden bilinmeyeni çı-
karacak ipucu, delil.
katre:
su damlası.
kur’ân-ı azîmüşşan:
namı yüce
Kur’ân.
küfür:
inkâr, dinsizlik.
lisan:
dil.
menfi:
bir şeyin olmayacak ciheti,
hakikatin aksi.
misal:
örnek.
müessir:
tesir eden, üzerinde iş
gören, tasarruf eden.
müspet:
delillerle doğruluğu anla-
şılmış, bir şeyin olur yönü.
müstağrak:
içine girip boğulmak.
müstetir:
saklı, gizli.
nazar:
göz, insanların fikir ve dü-
şünceleri.
nihayetsiz:
sonsuz.
nizam-ı kevn lisanı:
kâinattaki
mükemmel düzenin ifadesi, diliy-
le.
remiz:
işaret, ince nükte.
rumuz:
incelikler, gizli sırlar.
sadef:
içinde inci bulunan kabuk.
serâser:
baştan başa.
sure-i ihlâs:
saf tevhidi ifade eden,
tevhid suresi olan İhlâs Suresi.
taayyün:
meydana çıkararak be-
lirleme.
tasrih:
açıklık, berraklık.
tayin:
belirlenmiş.
tek:
bir.
tevhid:
Allah’ın bir olduğu inancı.
tevhid-i celâl:
kâinatın büyüklü-
ğüne göre yaratıcının da azameti
ve büyüklüğünden kaynaklanan
her işi bizzat yapması.
tevhid-i kayyumiyet:
atomlardan
galaksilere her şeyi ayakta, sabit
tutanın bir olması.
tevhid-i rububiyet:
yaratan, rızık
veren ve terbiye ederek kemale
erdirenin bir olması.
tevhid-i şuhut:
göze hitap eden
her şeyde Allah’ın birliğini anlama.
tevhid-i ulûhiyet:
Allah’ın kâinatı
idare etmesinden kaynaklanan
birlik, iştiraksizlik ve yardıma
muhtaç olmaması.
vücut:
varlık.
bahr-i tevhid:
tevhid denizi;
her harfi, cümlesi, ayeti ve su-
resi Allah’ın birliğini ifade eden
deniz.
beka:
sonsuzluk, ebediyet.
bîiştibah:
şeksiz, şüphesiz.
cevher-i tevhid:
tevhidin özü,
cevheri.
dürr:
inci.
enva-ı şirk:
yardımcı ve işti-
rakçilerin her çeşidi; şirkin her
çeşidi.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 647 |
l
emaaT
1.
De ki: 0... (İhlâs Suresi: 1.)
2.
Ondan başka o yoktur.
3.
Ondan başka meşhut yoktur.
4.
Allah birdir. (İhlâs Suresi: 1.)
5.
Ondan başka ma’bud yoktur.
6.
Allah Samed’dir; her şey Ona muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Suresi: 2.)
7.
Ondan başka hâlık yoktur.
8.
Ondan başka kayyum yoktur.
9.
Allah doğurmamıştır. (İhlâs Suresi: 3.)
1...,637,638,639,640,641,642,643,644,645,646 648,649,650,651,652,653,654,655,656,657,...790
Powered by FlippingBook