lâsiyyema, sebeb-i muhabbet olan iman ve tevhid,
Cebel-i Uhud gibidir. sebeb-i adavet olan şeyler çakıl
taşları gibidir. Çakıl taşlarını Cebel-i Uhud’dan daha ağır
telâkki etmek ne kadar akılsızlıksa, mü’minin mü’mine
adaveti o kadar kalbsizliktir. Mü’minlerde adavet, yalnız
acımak manasında olabilir.
elhâsıl:
İman muhabbeti, İslâmiyet uhuvveti istilzam
eder.
(Tulûat)
(1)
o
±Gn
ôr
°Sp
’r
G p
¬«/
a o
Rƒ o
én
j n
’ p
?n
Ér
ŸÉn
c o
?n
Ón
µr
dn
G
said nUrsÎ
®
adavet:
düşmanlık, husumet.
caiz:
yapılmasına izin verilen.
Cebel-i Uhud:
Uhud Dağı.
elhâsıl:
sözün kısası, uzatma-
yalım, kısacası.
israf:
savurganlık.
istilzam etmek:
gerektirmek.
lâsiyyema:
hususan, özellikle.
mal:
varlık, servet.
muhabbet:
sevgi, sevme,
dostluk.
mü’min:
iman eden, inanan;
Müslüman.
sebeb-i adavet:
düşmanlık
sebebi.
sebeb-i muhabbet:
sevme,
sevgi gösterme nedeni.
telâkki etmek:
kabul etmek,
saymak.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, Allah’ın varlığını, birli-
ğini, dengi ve ortağı bulunma-
dığını kabul etme.
uhuvvet:
kardeşlik; samimî
dostluk.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 637 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
-ıı
1.
Söz, mal gibidir; onda da israf caiz değildir.