W
n
Ú/
?°n
Sr
ôo
Ÿr
G p
óu
«°n
S '
¤n
Y o
In
Ó°s
üdGn
h n
Ú/
n
ŸÉn
©r
dG u
Ün
Q!o
ór
ªn
ër
dn
G
(1)
n
Ú/
©n
ªr
Ln
G /
¬p
Ñr
ë°n
Un
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h
TEVHidin iki BÜrHan-I mUaZZamI
(2)
Şu kâinat tamamıyla bir bürhan-ı muazzamdır. lisan-ı
gayp, şahadetle müsebbihtir, muvahhittir. evet, tevhid-i
rahman’la, büyük bir sesle zakirdir ki:
(3)
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
’
.
Bütün zerrat-ı hüceyratı, bütün erkân ve azası birer lisan-ı
zakirdir; o büyük sesle beraber der ki:
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
’
.
o dillerde tenevvü var, o seslerde meratip var. Fakat, bir
noktada toplar onun zikri, onun savtı ki:
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
’
.
Bu bir insan-ı ekberdir; büyük sesle eder zikri. Bütün ec-
zası, zerratı, küçücük sesleriyle, o bülent sesle beraber
der ki:
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
’
.
Şu âlem halka-i zikri içinde okuyor aşrı, şu kur’ân maş-
rık-ı nuru. Bütün zîruh eder fikri ki:
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
’
.
Bu Furkan-ı Celîlüşşan, o tevhide natık bürhan; bütün
âyât sadık lisan, şuaatı barika-i iman. Beraber der ki:
nn
ƒ o
g s
’p
G n
¬'
d p
G B
n
’
.
barika-i iman:
imanın parlaması.
bülent:
yüksek.
bürhan:
delil.
bürhan-ı muazzam:
en büyük de-
liller.
ecza:
parçalar.
erkân:
esaslar, kaideler.
Furkan-ı Celîlüşşan:
şanı yüce
Kur’ân.
halka-i zikir:
zikir halkası.
insan-ı ekber:
en büyük insan.
kâinat:
evren, yaratılan her şey.
lisan:
dil.
lisan-ı gayp:
gayp dili, görünme-
yen manevî âlemlerin dili.
lisan-ı zakir:
konuşan dil.
maşrık-ı nur:
nur kaynağı, ışığın
doğduğu yer.
meratip:
mertebeler.
muvahhit:
Allah’ın birliğine ina-
nan, kabul eden.
müsebbih:
Allah’ı tesbih eden, sa-
natı ve mükemmelliği ile öven.
natık:
konuşan.
sadık:
doğru.
savt:
ses.
şahadet:
şahit olma, şahitlikte bu-
lunma.
şuaat:
ışıklar, parıltılar, nurlar.
tenevvü:
çeşitlilik.
tevhid:
Allah’ın bir olduğu inancı.
tevhid-i rahman:
Rahman olan
Allah’ın birliği, varlıktaki rahmet
sahibinin birliği.
zakir:
zikreden, hatırlayan ve dili
ile ifade eden.
zerrat:
parçalar, atomlar.
zerrat-ı hüceyrat:
hücrelerin
atomları.
zikir:
Allah’ı hatırlamak ve anmak;
anma.
zîruh:
ruh sahibi canlılar.
âlem:
dünya, varlık sınıflarının
her biri.
aşir:
Kur’ân’dan on ayetlik bö-
lümler.
âyât:
Kur’ân’ın cümleleri; delil-
ler anlamında kâinat sayfası-
nın Allah’ın birliğine delil olan
her parçası.
aza:
organ.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 645 |
l
emaaT
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, Peygamber-
lerin Efendisi olan zata ve onun bütün Âl ve Ashabına salât olsun.
2.
Bu mebhas, Lemaat’ın 1921’de Evkaf-ı İslâmiye Matbaasında yapılan ilk baskısında “Bir İn-
sanla Bir Şeytanın Bir Meselede Mücadeleleri” kısmından sonra yer almaktadır.
3.
Ondan başka ilâh yoktur. (Âl-i İmran Suresi: 18; Tevbe Suresi: 129; Hûd Suresi: 14.)