Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez
tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak;
Arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez.
Şu fezanın başına, hem sinesine takacak
öyle kuvvetli ele bir kimse malik olmaz.
dünyada hiçbir şeyde dava-i halk
edip, iddia-i icat edemez.
• • •
İhya-i Nev İhya-i Fert Gibidir
Mevtâlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek,
nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez;
Şu dünyanın mevti de, ihyası da öyledir,
Bütün zîruh ihyası onda fazla nazlanmaz.
• • •
Tabiat Bir Sanat-ı İlâhiyedir
değil tabi' tabiat, belki matba'. değil nakkaş, o belki bir
nakıştır. değil fail, o kabildir. değil mastar, o mistardır.
değil nâzım, o nizamdır. değil kudret, o kanundur. İradî
bir şeriattır, değil haric-i hakikattar.
• • •
Vicdan, Cezbesiyle Allah’ı Tanır
Vicdanda mündemiçtir, bir incizap ve cezbe. Bir cazibin
cezbiyle, daim olur incizap.
arz:
dünya küresi.
belki:
kesinlikle, bilakis.
cazip:
her şeyi kendine çeken,
cezp edici.
cezbe:
çekim gücü.
daim:
devamlı.
dava-i halk:
yaratma iddiası.
fail:
yapan.
feza:
sema, uzay.
halk etmek:
yaratmak.
haric-i hakikattar:
gerçek varlığı
olan (vücud-i haricî giymiş), ger-
çekte cismi, bedeni olan varlık.
hasra gelmemek:
sayıya ve sınır-
lamaya gelmemek.
iddia-i icat:
yoktan varlığa çıkar-
ma iddiası.
ihya:
hayat verme, diriltme.
ihya-i fert:
bir ferdi diriltme.
ihya-i nevi:
bir türe hayat verme.
incizap:
çekim gücüne kapılan, çe-
kilen.
iradî şeriat:
bir kasıt ve irade eseri
olan kanun.
kabil:
kabul eden yapılan.
kâinat:
evren, yaratılan her
şey.
kanun:
yüksek bir irade tara-
fından konmuş olan kural.
kudret:
Allah’ın her şeye gücü
yetmesi.
malik:
sahip, mülk sahibi.
mastar:
kaynak, bir şeyin çık-
tığı yer.
matba’:
tab olunan, yapılan.
mevt:
ölüm.
mevtâlûd:
ölüm gibi, ölüm
bulaşmış.
mistar:
cetvel, bir şeyin çık-
masına yarayan alet.
mündemiç:
yerleştirilmiş.
nakış:
nakış ustasının sanatı,
süsü.
nakkaş:
nakış ustası.
nazım:
şiir.
nazlanmak:
cilve yapmak; ko-
layca gönlü olmamak, isteksiz
gibi görünmek.
nazmeylemek:
dizmek, tertip
etmek.
nevm:
uyku.
nizam:
düzen.
nücum:
yıldızlar.
sanat-ı ilâhi:
Allah’ın eseri ve
sanatı.
sine:
göğüs.
şeriat:
kanun, dinî hükümler,
toplumu ilgilendiren dini hü-
kümler, kurallar.
şümus:
güneşler.
tabi’:
yapan, tab eden.
tabiat:
madde âlemi, varlıklar.
tesbih:
namaz tesbihatını yap-
mak için ipe dizilen sayılı taş.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
zerre:
en küçük parça, atom.
zîruh:
ruh sahibi canlılar.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 652 |
Eski said dönEmi EsErlEri