Kur’ân Âyine İster, Vekil İstemez
ümmetteki cumhuru, hem avamın umumu, bürhandan
ziyade, mehazdaki kudsiyet şevk-i itaat verir, sevk eder
imtisale.
Şeriat, yüzde doksanı müsellemat-ı şer’î, zaruriyat-ı dinî
birer elmas sütundur.
İçtihadî, hilâfî, fer’î olan mesail yüzde ancak on olur. dok-
san elmas sütunu, on altının sahibi
kesesine koyamaz, ona tâbi kılamaz. elmasların made-
ni, kur’ân ve hem hadistir. onun malı; oradan her za-
man istemeli.
kitaplar, içtihatlar kur’ân’ın âyinesi, yahut dürbün olma-
lı. gölge, vekil istemez o Şems-i Mu’cizbeyan.
• • •
Mubtıl Batılı Hak Nazarıyla Alır
İnsandaki fıtratı mükerrem olduğundan, kasten hakkı arı-
yor. Bazen gelir eline, batılı hak zanneder, koynunda
saklıyor.
Hakikati kazarken, ihtiyârı olmadan dalâl düşer başına;
hakikattir zanneder, kafasına geçirir.
• • •
avam:
halk.
âyine:
ayna, bir şeyi olduğu gibi
yansıtma, gösterme.
batıl:
boş, hurafe, gerçeğe uyma-
yan, doğru ve haklı olmayan; din-
de yeri olmayan, dinî hükümlere
zıt.
bazen:
ara sıra.
bürhan:
delil.
cumhur:
çoğunluk.
dalâl:
dalâletler; doğru yoldan çık-
ma, sapma, azıp eğri yola, batıla
sapmalar.
dürbün:
uzakta göze görünmeyen
şeyleri yaklaştırmaya yarayan
alet.
elmas:
çok değerli taş, mücevher.
fer’î:
dinin aslından sayılmayan te-
ferruat meseleler, ayrıntılar.
fıtrat:
yaratılış.
hadis:
Peygamberimizin sözleri, fi-
illeri ve kabulleri.
hak:
doğru, gerçek, hakikat; doğ-
ruluk.
hakikat:
gerçek.
hilâfî:
üzerinde ihtilâf, ayrılık söz
konusu olan meseleler.
içtihadî:
dinî ilimlerde ihtisas ehli
olan bilginlerin kesin olmayan
hususlarda Kur’ân ve sünnet-
ten çıkardıkları hükümlere ait.
içtihat:
dinî ilimlerde ihtisas
ehli olan bilginlerin kesin ol-
mayan hususlarda Kur’ân ve
sünnetten çıkardıkları hüküm-
ler.
ihtiyâr:
seçme, tercih.
imtisal:
boyun eğme, emre
uyma.
kasten:
kasıtlı olarak, gerçek-
te isteyerek.
kudsiyet:
kutsal, kusur ve
noksandan uzak olan.
maden:
kaynak.
mehaz:
kaynak, menba.
mesail:
meseleler.
mubtıl:
iptal eden.
mükerrem:
şerefli, saygıde-
ğer.
müsellemat-ı şer’î:
doğruluğu
ispat edilen, şüphe edilmeyen
dinin temel kuralları.
nazar:
bakış; fikir, mülâhaza,
niyet.
sevk:
yöneltme.
sütun:
direk.
şems-i mu’cizbeyan:
mu’cize-
li bir şekilde izah ve açıklama-
lar ile varlık âlemini aydınlatan
Kur’ân güneşi.
şevk-i itaat:
itaat etme, emre
ve kurala uyma arzusu.
tâbi kılma:
uydurma, uymaya
mecbur etme.
umum:
genel, bütün.
ümmet:
millet, bir peygambe-
re tâbi olanlar.
zan:
araştırmaya dayanma-
yan tahminî bilgi.
zaruriyat-ı dinî:
dince yapıl-
ması zorunlu olan ve hükmü
açık olan emirler.
ziyade:
çok fazla.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 658 |
Eski said dönEmi EsErlEri