Sebep Sırf Zahirîdir
İzzet ve azamet ister ki; esbab-ı tabiî,
perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.
tevhid ve celâl ister ki; esbab-ı tabiî,
dâmenkeş-i tesir-i hakikî ola
(HaşİYe)
kudret eserinde.
• • •
Vücut, Âlem-i Cismanîde Münhasır Değil
Vücudun hasra gelmez muhtelif envaı,
Münhasır olmaz, sıkışmaz şu şahadet âleminde.
Âlem-i cismanî bir tenteneli perde gibi,
Şulefeşan gaybî avalim üzerinde.
• • •
Kalem-i Kudrette İttihat, Tevhidi İlân Eder
eser-i itkan-ı sanat, fıtratın her köşesinde,
Bilbedahe reddeder esbabının icadını.
nakş-ı kilkî, ayn-ı kudret; hilkatin her noktasında
Bizzarure reddeder vesaitin vücudunu.
• • •
Bir Şey Her Şeysiz Olmaz
kâinatta serbeser sırr-ı tesanüt müstetir, hem münteşir,
Hem cevanipte tecavüp, hem teavün gösterir.
kalem-i kudret:
İlâhî kudretin ke-
limelerine benzetilen atomlarla
tabiatı yazan kudret kalemi.
kudret:
Allah’ın her şeye gücü
yetmesi.
muhtelif:
ayrı ayrı, farklı farklı.
münhasır:
sadece bir şeye ait kı-
lınmış olan.
münteşir:
her yere yayılmış.
müstetir:
saklı, gizli.
nakş-ı kilkî:
kalemle yapılan na-
kış.
nazar:
göz, insanların fikir ve dü-
şünceleri.
perdedar-ı dest-i kudret:
İlâhî
kudret elinin önündeki perde, per-
delik.
sebep:
neden.
serbeser:
baştan başa.
sırf:
sadece, yalnızca.
sırr-ı tesanüt:
dayanışma, yar-
dımlaşma gerçeği, sırrı.
şahadet:
şahit olma, şahitlikte bu-
lunma.
şulefeşan:
ışık saçan.
teavün:
yardımlaşma.
tecavüp:
ihtiyaca cevap verme.
tentene:
arkasını gösteren dantel
perde.
tesir:
etki; yapıcı, oluşturucu etki.
tevhid:
Allah’ın bir olduğu inancı.
vesait:
vasıtalar, sebepler.
vücut:
varlık.
zahirî:
görüntü.
âlem:
dünya, varlık sınıflarının
her biri.
âlem-i cismanî:
madde âlemi.
avalim:
âlemler, dünyalar.
ayn-ı kudret:
bizatihi kudretin
kendisi.
azamet:
büyüklük.
bilbedahe:
apaçık, aşikâr.
bizzarure:
zorunlu olarak,
mecburiyetle.
Celâl:
Allah’ın son derece aza-
meti ve büyüklüğü.
cevanip:
her taraf, bütün yön-
lerde.
dâmenkeş:
elini eteğini çe-
ken, bir işten feragat eden.
dâmenkeş-i tesir-i hakikî:
gerçek tesirden, etkiden elini
eteğini çeken.
enva:
cinsler, türler.
esbab-ı tabiî:
tabiattaki se-
bepler, maddeler.
esbap:
sebepler.
eser-i itkan-ı sanat:
sanattaki
sağlamlık, mükemmellik ve
pürüzsüzlük alâmeti, izi etkisi.
fıtrat:
yaratılış.
gaybî:
gayba göze görünme-
yenlere ait, hazırda olmayan;
ahirete ait.
hakikî:
gerçek.
hasra gelmez:
sınırlanama-
yan, kısıtlanamayan.
haşiye:
dipnot.
hilkat:
yaratılış.
icat:
yapıcılık, yoktan yarat-
ma.
ilân:
duyurmak.
ittihat:
birlik.
izzet:
onur, haysiyet.
kâinat:
evren, yaratılan her
şey.
HaşİYe:
Hakikî tesirden elini çeksin, icada karışmasın demektir.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 649 |
l
emaaT