Eddâî
(HaşİYe 1)
Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde
Said’den yetmiş dokuz emvat
(HaşİYe 2)
bââsâm âlâ-
ma.
Sekseninci olmuştur mezara bir mezar taş,
Beraber ağlıyor
(HaşİYe 3)
hüsran-ı İslâm’a.
Mezar taşımla püremvat enindar o mezarımla
Revanım saha-i ukba-i ferdâma.
Yakinim var ki, istikbal semavatı, zemin-i Asya
Bahem olur teslim yed-i beyza-i İslâm’a.
Zira yemîn-i yümn-i imandır;
Verir emnüemân ile enâma…
HaşİYe 1:
Bu kıt’a, onun imzasıdır.
HaşİYe 2:
Her senede iki defa cisim tazelendiği için, iki said ölmüş de-
mektir. Hem, bu sene said yetmiş dokuz senesindedir. Her bir senede bir
said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar said yaşayacak.
HaşİYe 3:
Yirmi sene sonraki bu şimdiki hâli, hiss-i kablelvuku ile hisset-
miş.
âlâm:
üzüntüler, elemler ve sıkın-
tılar.
bââsâm:
günahlarıyla, hatalarıyla
beraber.
bahem:
beraberce.
eddâî:
dua eden anlamında, eski-
den ulemanın imza yerine yazdık-
ları terim.
emnüemân:
emniyet ve güven,
rahat ve huzur.
emvat:
ölüler.
enâm:
tüm canlılar.
enindar:
iniltili.
haşiye:
dipnot.
hüsran-ı islâm:
İslâm’ın kayıpları,
sıkıntıları.
istikbal:
gelecek.
püremvat:
pek çok ölü.
revanım:
yürümekteyim.
saha-i ukba-i ferda:
yakın gele-
cekteki ahiret sahası, mahşer
meydanı.
semavat:
semalar, gökler.
yakin:
kesin inanç.
yed-i beyza-i islâm:
İslâm’ın
parlak eli.
yemîn-i yümn-i iman:
imanın
bereketli eli, uğurlu, saadetli
tarafı.
zemin-i asya:
Asya kıt’ası.
zira:
çünkü.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 644 |
Eski said dönEmi EsErlEri