nefs-i faaliyet öyle de cazibedardır, sa’ye sevk eder. Bu
sırdandır ki, rahat zahmettir, zahmet rahattır.
(Tulûat)
jn
Masum ekal, günahkâr ekserin musibetinden hissedar
olur. zira, teklif nazarî kalsa, ihtiyâr kalır; sırr-ı teklif, hik-
met-i iptilâ tahakkuk eder. teklifte bedahet ve zaruret ol-
sa, ıztırar olur, hikmet-i teklif zayi olur. günahkârın
muhterık hanesinde bir masum, bir dest-i gaybî ile ma-
sun kalsaydı, maadin-i ervahın medar-ı tenmiye ve tehzi-
bi olan imtisal-i evamir ve içtinab-ı nevahî ile elmaslaş-
mış ebu Bekri’s-sıddık’ın ruhu ve aksiyle, fahimleşmiş
ebu Cehil’in ruhundan temeyyüz edemezdi.
(1)
(Tulûat)
lp
Yeis ve suizandan neş’et eden zaaf-ı kalb; mazlumun,
zalimin darbelerinden mütevali âlâmından in’ikâs eden
teellümatı kendi vicdanından izale için, mazlumun istih-
kakını arzu edip bahaneler bulur, “Müstahaktır” der. se-
fil, güneş vermezse, gölge edip manen zulme de yardım
etmesin.
(2)
(Tulûat)
jn
Hırs ile aculiyet, sebeb-i haybettir. zira, mürettep ba-
samaklar gibi fıtrattaki tertibe, teselsüle tatbik-i hareket
etmediğinden, haris muvaffak olamaz. olsa da, tertib-i
ca’lîsi bir basamak kadar seyr-i fıtrîden kısa olduğundan,
ye’se düşüp gaflet bastıktan sonra kapı açılır.
aculiyet:
acelecilik, sabırsızlık.
akis:
görünüm, görüntü.
âlâm:
acılar, sıkıntılar.
bahane bulmak:
vesile, sebep.
bedahet:
açıklık, açık oluş.
cazibedar:
alımlı, cezp edici.
darbe:
vurma, vuruş.
dest-i gaybî:
gizli bir el.
Ebu Bekri’s-sıddık:
dört büyük
halifeden birincisi.
Ebu Cehil:
Peygamberimizin de
amcası olan en büyük müşrik.
ekal:
en az, azınlık.
ekser:
çoğunluk.
fahimleşme:
kömürleşme.
fıtrat:
yaratılış.
gaflet basmak:
olan biteni fark
edemez durumda olmak.
günahkâr:
günah işleyen.
hane:
ev.
haris:
hırs gösteren.
hırs:
aşırı istek, şiddetli arzu.
hikmet-i iptilâ:
sıkıntı ya da belâ-
ya uğrama.
hikmet-i teklif:
imtihanın maksa-
dı, gayesi.
hissedar:
pay sahibi.
ıztırar:
çaresizlik, ihtiyaç.
içtinab-ı nevahî:
yasaklardan sa-
kınma.
ihtiyâr:
irade, tercih.
imtisal-i evamir:
emirlerin gereği-
ni yerine getirme.
in’ikâs etmek:
yansımak.
istihkak:
kazanılan, hak edilen.
izale:
giderme, giderilme.
maadin-i ervah:
ruhların kaynağı.
manen:
mana itibarıyla.
masum:
suçsuz, saf, temiz.
masun kalma:
korunma, zarar
görmeme.
mazlum:
zulüm gören, zulme uğ-
rayan.
medar-ı tenmiye ve tehzib:
artır-
ma ve temizleme sebebi, vasıtası.
muhterık:
yangında yanan.
musibet:
felâket, belâ.
muvaffak:
başarılı.
mürettep:
dizilmiş, sıralanmış.
müstahak:
lâyık olan, hak eden.
mütevali:
ard arda gelen.
nazarî:
teorik.
nefs-i faaliyet:
faaliyetin kendisi.
neş’et etme:
doğma, ortaya çık-
ma.
ruh:
dirilik, hayatın temeli ve özü.
sa’y:
çalışma.
sebeb-i haybet:
mahrum olma
sebebi.
sefil:
alçak, aşağılık; beyinsiz.
sevk etmek:
yöneltmek.
seyr-i fıtrî:
fıtrata uygun gidiş.
sır:
bir şeyin veya işin dikkat,
tecrübe, yetenek ve tecrübe
ile anlaşılabilen en zor ve en
ince yanı.
sırr-ı teklif:
insanların dünya-
ya gelip Allah tarafından vazi-
felendirilmelerinin sırrı.
suizandan:
kötü zan, şüphe.
tahakkuk:
gerçekleşme.
tatbik-i hareket:
uygun hare-
ket, davranış.
teellümat:
acı duymalar.
teklif:
Allah’ın insanları emir
ve yasaklarına uygun vazife-
lendirmesi.
temeyyüz etmek:
seçilmek,
diğerlerinden ayrılmak.
tertib-i ca’lî:
yapay, uyduruk
düzenleme.
tertip:
düzene koyma.
teselsül:
arda arda gelme.
vicdan:
içen, yürekten.
yeis:
ümitsizlik.
zaaf-ı kalb:
inanç zayıflığı.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
zalim:
zulmeden, acımasız.
zaruret:
zorunda olma, zorun-
lulu.
zayi olma:
kaybolma, yitme.
zulüm:
haksızlık, işkence.
H
ikem
-
i
B
ediiYe
| 630 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu kısım Rumî 1337 (M. 1921) tarihli ilk baskı HakikatÇekirdekleriİkinciCüz’den alınmıştır.
2.
Bu kısım Rumî 1337 (M. 1921) tarihli ilk baskı HakikatÇekirdekleriİkinciCüz’den alınmıştır.