Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 630

nefs-i faaliyet öyle de cazibedardır, sa’ye sevk eder. Bu
sırdandır ki, rahat zahmettir, zahmet rahattır.
(Tulûat)
jn
Masum ekal, günahkâr ekserin musibetinden hissedar
olur. zira, teklif nazarî kalsa, ihtiyâr kalır; sırr-ı teklif, hik-
met-i iptilâ tahakkuk eder. teklifte bedahet ve zaruret ol-
sa, ıztırar olur, hikmet-i teklif zayi olur. günahkârın
muhterık hanesinde bir masum, bir dest-i gaybî ile ma-
sun kalsaydı, maadin-i ervahın medar-ı tenmiye ve tehzi-
bi olan imtisal-i evamir ve içtinab-ı nevahî ile elmaslaş-
mış ebu Bekri’s-sıddık’ın ruhu ve aksiyle, fahimleşmiş
ebu Cehil’in ruhundan temeyyüz edemezdi.
(1)
(Tulûat)
lp
Yeis ve suizandan neş’et eden zaaf-ı kalb; mazlumun,
zalimin darbelerinden mütevali âlâmından in’ikâs eden
teellümatı kendi vicdanından izale için, mazlumun istih-
kakını arzu edip bahaneler bulur, “Müstahaktır” der. se-
fil, güneş vermezse, gölge edip manen zulme de yardım
etmesin.
(2)
(Tulûat)
jn
Hırs ile aculiyet, sebeb-i haybettir. zira, mürettep ba-
samaklar gibi fıtrattaki tertibe, teselsüle tatbik-i hareket
etmediğinden, haris muvaffak olamaz. olsa da, tertib-i
ca’lîsi bir basamak kadar seyr-i fıtrîden kısa olduğundan,
ye’se düşüp gaflet bastıktan sonra kapı açılır.
aculiyet:
acelecilik, sabırsızlık.
akis:
görünüm, görüntü.
âlâm:
acılar, sıkıntılar.
bahane bulmak:
vesile, sebep.
bedahet:
açıklık, açık oluş.
cazibedar:
alımlı, cezp edici.
darbe:
vurma, vuruş.
dest-i gaybî:
gizli bir el.
Ebu Bekri’s-sıddık:
dört büyük
halifeden birincisi.
Ebu Cehil:
Peygamberimizin de
amcası olan en büyük müşrik.
ekal:
en az, azınlık.
ekser:
çoğunluk.
fahimleşme:
kömürleşme.
fıtrat:
yaratılış.
gaflet basmak:
olan biteni fark
edemez durumda olmak.
günahkâr:
günah işleyen.
hane:
ev.
haris:
hırs gösteren.
hırs:
aşırı istek, şiddetli arzu.
hikmet-i iptilâ:
sıkıntı ya da belâ-
ya uğrama.
hikmet-i teklif:
imtihanın maksa-
dı, gayesi.
hissedar:
pay sahibi.
ıztırar:
çaresizlik, ihtiyaç.
içtinab-ı nevahî:
yasaklardan sa-
kınma.
ihtiyâr:
irade, tercih.
imtisal-i evamir:
emirlerin gereği-
ni yerine getirme.
in’ikâs etmek:
yansımak.
istihkak:
kazanılan, hak edilen.
izale:
giderme, giderilme.
maadin-i ervah:
ruhların kaynağı.
manen:
mana itibarıyla.
masum:
suçsuz, saf, temiz.
masun kalma:
korunma, zarar
görmeme.
mazlum:
zulüm gören, zulme uğ-
rayan.
medar-ı tenmiye ve tehzib:
artır-
ma ve temizleme sebebi, vasıtası.
muhterık:
yangında yanan.
musibet:
felâket, belâ.
muvaffak:
başarılı.
mürettep:
dizilmiş, sıralanmış.
müstahak:
lâyık olan, hak eden.
mütevali:
ard arda gelen.
nazarî:
teorik.
nefs-i faaliyet:
faaliyetin kendisi.
neş’et etme:
doğma, ortaya çık-
ma.
ruh:
dirilik, hayatın temeli ve özü.
sa’y:
çalışma.
sebeb-i haybet:
mahrum olma
sebebi.
sefil:
alçak, aşağılık; beyinsiz.
sevk etmek:
yöneltmek.
seyr-i fıtrî:
fıtrata uygun gidiş.
sır:
bir şeyin veya işin dikkat,
tecrübe, yetenek ve tecrübe
ile anlaşılabilen en zor ve en
ince yanı.
sırr-ı teklif:
insanların dünya-
ya gelip Allah tarafından vazi-
felendirilmelerinin sırrı.
suizandan:
kötü zan, şüphe.
tahakkuk:
gerçekleşme.
tatbik-i hareket:
uygun hare-
ket, davranış.
teellümat:
acı duymalar.
teklif:
Allah’ın insanları emir
ve yasaklarına uygun vazife-
lendirmesi.
temeyyüz etmek:
seçilmek,
diğerlerinden ayrılmak.
tertib-i ca’lî:
yapay, uyduruk
düzenleme.
tertip:
düzene koyma.
teselsül:
arda arda gelme.
vicdan:
içen, yürekten.
yeis:
ümitsizlik.
zaaf-ı kalb:
inanç zayıflığı.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
zalim:
zulmeden, acımasız.
zaruret:
zorunda olma, zorun-
lulu.
zayi olma:
kaybolma, yitme.
zulüm:
haksızlık, işkence.
H
ikem
-
i
B
ediiYe
| 630 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu kısım Rumî 1337 (M. 1921) tarihli ilk baskı HakikatÇekirdekleriİkinciCüz’den alınmıştır.
2.
Bu kısım Rumî 1337 (M. 1921) tarihli ilk baskı HakikatÇekirdekleriİkinciCüz’den alınmıştır.
1...,620,621,622,623,624,625,626,627,628,629 631,632,633,634,635,636,637,638,639,640,...790
Powered by FlippingBook