Hutbe-i Şamiye’nin İkinci Zeylinin İkinci Kısmı
Sure-i İhlâs’ın Bir Remzi
w
o
?n
Ó° s
ùdGn
h o
Iƒ?° s
üdGn
h n
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q! o
ór
ªn
ër
dn
G
(1)
n
Ú/
?n
°S r
ôo
Ÿr
G p
óu
«°n
S m
ó s
ªn
?o
'
¤n
Y
(2)
n
ƒo
g r
?o
b
ıtlak ile tayini, tevhid-i şuhuda işarettir.
(3)
n
ƒo
g s
’p
G p
án
?«/
?n
?r
G p
ôn
¶n
æp
H n
Oƒo
¡r
°ûn
e n
’ :r
…n
G
(4)
l
ón
Mn
G *n
G
tevhid-i ulûhiyete tasrihtir.
(5)
n
ƒo
g s
’p
G n
Oƒo
Ñr
©n
e n
’ :r
…n
G
(6)
o
ón
ªs
°üdG *n
G
tevhid-i rububiyete remizdir.
(7)
n
ƒo
g s
’p
G s
Ün
Q n
’n
h n
?p
dÉn
N n
’ :r
…n
G
Ve tevhid-i Ceberut’a telvihtir.
(8)
n
ƒo
g s
’p
G p
¥n
Ór
Wp
’r
G n
¤n
Y s
»p
æn
Z n
’n
h n
?ƒt
«n
b n
’ :r
…n
G
(9)
r
óp
?n
j r
ºn
d
tevhid-i Celâl’e telmihtir; şirkin envaını redde-
der. Yani, tagayyür veya tecezzi veya tenasül eden, ilâh
olamaz. Ukul-i aşere veya melâike veya İsâ veya üze-
yir’in velediyetini dava eden şirkleri reddeder.
âlem:
varlık sınıflarından her biri.
dava:
iddia.
enva:
çeşitler, neviler.
hakikat:
gerçek.
hamd:
Allah’a karşı olan şükran ve
memnuniyetini onu överek bildir-
me.
ıtlak:
genelleştirme, umumî hâle
getirme.
ibadet:
tapma, tapınma; kulluk.
ilâh:
kendine ibadet edilen, kendi-
sine tapınılan şey.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, bütün âlemler, varlıklar.
lâyık:
uygun, yakışır.
ma’bud:
kendisine ibadet olunan,
tapınılan, kulluk edilen.
mahsus:
has, ait.
melâike:
melekler.
nazar:
bakma, bakış.
rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
remiz:
işaret.
salât ü selâm:
salât ve selâm, dua
ve selâm.
sure-i ihlâs:
İhlâs Suresi.
şirk:
Allah’a ortak koşma.
tagayyür:
değişme, başkalaşma.
tasrih:
açıktan açığa bildirme.
tayin:
yerini belli etme.
tecezzi:
parçalara ayrılma, bölün-
me.
telmih:
açıkça söylemeyip üstü
kapalı şekilde ve imalı olarak ifade
etme.
telvih:
açıklama, belli etme.
tenasül:
üreme, çoğalma.
tevhid-i Ceberut:
istediğini her şe-
ye zorla da yaptırabilen sonsuz
güç sahibi Allah’ın birliği.
tevhid-i Celâl:
Allah’ın büyüklük,
ululuk ve yücelik bakımından bir,
tek, eşsiz ve benzersiz olması.
tevhid-i rububiyet:
Cenab-ı Hak-
kın kâinatın terbiye, tedbir ve ida-
resinde bir olduğunu, yardımcı ve-
ya ortağının bulunmadığını kabul
etme.
tevhid-i şuhut:
gözle görülebilen
tevhid delilleri, her nereye bakılır-
sa Allah’ın birliğini anlama, hisset-
me.
tevhid-i ulûhiyet:
“yegâne ilâh Al-
lah’tır” anlamı ifade eden bir ibare.
ukul-i aşere:
Aristo taksimine gö-
re aklın on mertebesi.
velediyet:
çocukluk, evlâtlık; Hris-
tiyanların Hz. İsa’ya, Yahudîlerin
Hz. Üzeyir’e Allah’ın oğlu demeleri
batıl inanışı.
zeyil:
ek, ilâve.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 625 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
-ıı
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve
minnetin mahsus olduğu Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın salât ve selâmı Peygamberlerin Efen-
disi olan Hazret-i Muhammed’in (
ASM
) üzerine olsun.
2.
De ki: O… (İhlâs Suresi: 1.)
3.
Yani: Nazar-ı hakikat ile bakıldığında her şey Onu gösterir ve her şeyde görülen de ancak
Odur.
4.
Allah’tır, birdir. (İhlâs Suresi: 1.)
5.
Yani: Ondan başka ibadete lâyık ma’bud yoktur.
6.
O Allah'tır, Samed'dir; her şey Ona muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sure-
si: 2.)
7.
Yani: Ondan başka Hâlık ve Rab yoktur.
8.
Ondan başka hiçbir şekilde kâinat ve içindeki yaratıkları ayakta tutan ve hiçbir şeye ihtiya-
cı olmayan yoktur.
9.
O doğurmamıştır. (İhlâs Suresi: 3.)