Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 682

Şöhret Zalimedir
Şöhret bir müstebittir; sahibine mal eder başkasının ma-
lını. Meşhur Hoca nasreddin, letaifi içinde, zekâtı asıl
malı.
(HaşİYe 1)
rüstem-i sistanî, onun hayal şanı, garet etti bir asır me-
fahir-i İran’ı. gasp ve garetle şişti, o namdar hayalî,
hurafata karıştı, attı nev-i insanı.
• • •
Din ile Hayat Kàbil-i Tefrik Olduğunu Zannedenler
Felâkete Sebeptirler
Şu jön türkün hatası: Bilmedi o, bizdeki din hayatın esa-
sı; millet ve İslâmiyet ayrı ayrı zannetti.
Medeniyet müstemir, müstevli vehmeyledi; saadet-i ha-
yatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi:
Medeniyet sistemi
(HaşİYe 2)
bozuktu, hem muzırdı. tecrü-
be-i kat’iye bize bunu gösterdi.
din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhya-i dinle
olur, şu milletin ihyası. İslâm bunu anladı.
Başka dinin aksine, dinimize temessük derecesi nispeten
milletin terakkisi.
İhmali nispetinde idi milletin tedennisi. tarihî bir hakikat,
ondan olmuş tenasi.
• • •
HaşİYe 1:
Yani, onda biri.
HaşİYe 2:
tam bir işaret-i gaybiyedir; sekeratta olan dinsiz, zalim mede-
niyete bakıyor.
aksine:
tersine.
asıl:
esas, temel.
asır:
yüzyıl.
esas:
temel prensip.
garet etme:
yağma etme, yutma,
sahiplenme.
gasp:
zorla alınan mal, bir malın
üzerine oturma, haksız kazanç.
hakikat:
gerçek.
haşiye:
dipnot.
hata:
kusur.
hayal:
zihinde tasarlanıp canlandı-
rılan şey, hülya.
hayat:
yaşayış, yaşama.
hurafat:
boş ve batıl inanç ve dü-
şünceler.
ihmal:
önemsememe, görevi
umursamama ve yapmama.
ihya:
hayat verme, diriltme.
ihya-i din:
dinin canlanması, ha-
yatlanması.
islâm:
Müslümanlar.
işaret-i gaybiye:
geleceğe ait bir
işaret.
Jön Türk:
Genç Türk; kendi değer-
lerini yitirme pahasına Avrupalılaş-
maya çalışan Türk.
kabil-i tefrik:
ayırma imkânı.
letaif:
fıkra, nükte.
medeniyet:
şehirlilik, toplumda
yaşama ve kurallara uygun dav-
ranma, uygarlık.
mefahir-i iran:
İran’ın övündüğü
tüm kahramanca olaylar.
meşhur:
herkesçe tanınan, bi-
linen.
millet:
aynı dine ve dile men-
sup topluluk.
muzır:
zararlı.
müstebit:
baskıcı, zorba.
müstemir:
devamlı.
müstevli:
her yere yayılmış.
namdar hayalî:
ünlü hayal
kahraman.
nev-i insan:
insanlık, insanlık
türü.
nispeten:
kıyasla, oranla.
nispetinde:
oranında, ölçü-
sünde.
nur:
ışık, aydınlık.
rüstem-i sistanî:
İranlıların
millî kahramanı.
saadet-i hayat:
hayat mutlu-
luğu, mutlu hayat.
sekerat:
ölüm anı.
sistem:
mantık bütünlüğü
içindeki fikir ve prensipler bü-
tünü.
şan:
ün.
şöhret:
meşhur olma, herkes-
çe tanınma, bilinme.
tarihî:
tarihle ilgili, tarihe ait.
tecrübe-i kat’iye:
kesin tecrü-
be.
tedenni:
alçalma, gerileme,
düşüklük.
temessük:
yapışma, sarılma,
tutulma.
tenasi:
unutturma, unutturul-
mak.
terakki:
gelişme, ilerleme.
vehmeylemek:
zannetmek;
esassız, gerçek dışı hayallere
kapılmak.
zalim:
zulmeden.
zannetmek:
sanmak.
zekât:
ziyadeleşme, artma.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 682 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,672,673,674,675,676,677,678,679,680,681 683,684,685,686,687,688,689,690,691,692,...790
Powered by FlippingBook