ki fert ile cemaat, şahıs ile nev-i beşer, kudret nasıl bir
görür; adalet-i İlâhî, ikisine bir bakar. Bir sünnet-i
daimî.
Şahs-ı vahit hakkını kendi feda ediyor; lâkin feda edilmez,
hatta umum insana. onun iptal-i hakkı, hem iraka-i
demi,
Hem zeval-i ismeti; iptal-i hakk-ı nev’in, hem ismet-i be-
şerin mislidir, hem naziri.
ikinci sırrı budur:
Hodgâmî
bir âdemî,
Hırs ve heves yolunda bir masumu öldürse, eğer elinden
gelse, hevesine mâni ise harap eder dünyayı, imha
eder benîâdemi.
• • •
Zaaf Hasmı Teşci Eder.
Allah Abdini Tecrübe Eder; Abd Allah’ını Tecrübe Edemez
ey haif ve hem zaif! Havf ve zaafın beyhude, hem senin
aleyhinde tesirat-ı haricî teşci eder, celp eder.
ey vesveseli vehham! Muhakkak bir maslahat, mazarrat-
ı mevhume için feda edilmez. sana lâzım hareket; ne-
tice Allah’ındır.
İşine karışılmaz. Allah çeker abdini meydan-ı imtihana,
“Böyle yaparsan eğer, böyle yaparım Ben” der.
Abd ise hiç yapamaz Allah’ını tecrübe. “rabbim muvaf-
fak etsin, ben de bunu işlerim” dese, tecavüz eder.
abd:
kul.
adalet-i ilâhî:
Allah’ın adaleti.
âdemî:
insan.
aleyhinde:
karşısında, lehinde ol-
mayan.
benîâdem:
insanlık, insanoğlu.
beyhude:
boşu boşuna, faydasız.
celp:
çekme.
cemaat:
topluluk, bir amaca yö-
nelmiş gurup.
eğer:
şayet.
feda:
uğruna verme, gözden çıkar-
ma.
fert:
birey.
haif:
korkak.
harap:
yıkma.
hareket:
faaliyet.
hasım:
düşman.
havf:
korku.
heves:
istek, arzu; gelip geçici is-
tek; nefsin hoşuna giden istek; akıl
dışı istek; zevk, eğlence.
hırs:
öfke.
hodgâmî:
bencil olan, kendini dü-
şünen.
imha:
yok etme.
iptal-i hak:
hakkı vermemek, hak-
kını elinden almak.
iptal-i hakk-ı nevi:
bir nev’in hak-
kını elinden almak.
iraka-i dem:
kan akıtma, kan dök-
me.
ismet-i beşer:
insanın masum
oluşu, kendini günahtan sa-
kınması.
kudret:
Allah’ın her şeye gücü
yetmesi.
lâkin:
ama, fakat.
lâzım:
gerek, gerekli.
mâni:
engel.
maslahat:
fayda.
masum:
günahsız.
mazarrat-ı mevhum:
hayalde
tasarlanan aslında olmayan
zarar.
meydan-ı imtihan:
imtihan
yeri.
misli:
benzeri.
muhakkak:
kesin.
muvaffak:
başarılı.
nazir:
eş, benzer.
netice:
sonuç.
nev-i beşer:
insan türü, insan-
lık.
rab:
yaratıcı, terbiye edici ve
rızık verici Allah.
sır:
gizli hakikat.
sünnet-i daimî:
devamlı, de-
ğişmez Allah’ın kuralı.
şahıs:
fert, birey.
şahs-ı vahit:
bir tek fert.
tecavüz:
haddini aşma, saldır-
ma.
tecrübe:
deneme, sınama.
tesirat-ı haricî:
dışarıdan tesir
etme, dış etkenler.
teşci:
cesaretlendirme.
umum:
genel, bütün.
vehham:
kuruntuya kapılan,
şüpheci.
vesvese:
kuruntu, şüphe.
zaaf:
zayıflık, güçsüzlük.
zaif:
güçsüz.
zeval-i ismet:
günahsızlığın
sona ermesi.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 684 |
Eski said dönEmi EsErlEri