İsa’ya demiş şeytan: “Madem her şeyi o yapar; kader bir-
dir, değişmez. dağdan kendini at. o da sana ne ya-
par?”
İsa dedi: “ey mel’un! Abd edemez rabbini tecrübe ve im-
tihan.”
• • •
İslâm Siyaseti Kendinden Çıkmalı, Başkasına Vasıta
Olmamalı. Fırkacılık, Kulüpleri Tevhid-i Kulûba Değil,
Tefrik-i Kulûba Sebeptir
(1)
İstanbul’un siyaseti, İspanyol nezlesi gibi, insana bulaşı-
yor; hem hezeyan devrini, ara sıra geçiriyor.
Bizans bir kafadır, fırkacılık cünunu. o, bizzat bire’sihî
müteharrik değildir, bilvasıta dönüyor.
kulağına Avrupa, tenvim ile uyutup, telkin ile üflüyor. Bu-
rada oyun başlıyor. Madem oradan geliyor;
Ya menfidir, ya müspet. Menfi ise, harf gibi, gayrın
menfaatine, delâleti ediyor, ihtiyâr selboluyor.
niyeti tesir etmez. Müspet ise benziyor, bir mana-i ismî-
ye; bizzat eder nefsine, delâlet ve hem hizmet; sonra
vasıta olur.
Buradaki ihtilâf, münharifen gidiyor; telâki noktası da, va-
tanda bulunmuyor, hatta kürede de olmuyor.
Madem ki öyle olur; müspet ismî olmalı. kuvvetli el han-
gisiyse, kur’ân’a sahip olmalı. zayıf-kalil madem dü-
şer;
mana-i ismî:
isme dair mana, bir
şeyin sadece kendisini bilip tanı-
mak.
mel’un:
lânete uğramış.
menfaat:
çıkar, fayda.
menfi:
olumsuz, negatif.
münharif:
inhiraf eden, yoldan
çıkmış.
müspet:
olumlu, pozitif.
müteharrik:
hareketli, hareket
eden.
nefis:
kendi.
niyet:
bir şeyi yapmayı önceden
isteyip düşünme, maksat.
rab:
yaratıcı, terbiye edici ve rızık
verici Allah.
selbolmak:
yok olmak, kaldırıl-
mak.
siyaset:
politika, memleket idare
etme san’atı.
şeytan:
insanı Allah yolundan ve
hayırdan uzaklaştıran ruhanî ve
cinnî varlık.
tecrübe:
deneme, sınama.
tefrik-i kulûb:
kalblerin ayrılığı.
telâki:
kavuşma, buluşma, birbiri-
ne kavuşma.
telkin:
öğüt verme, fikir aşılama.
tenvim:
uyutma.
tesir etmek:
etkilemek.
tevhid-i kulûb:
kaplerin birliği.
vasıta:
araç.
zayıf:
güçsüz.
abd:
kul.
bilvasıta:
vasıtalı, dolaylı ola-
rak.
bire’sihî:
kendi başına, başlı
başına.
Bizans:
entrikacı, şeytanî dü-
şünce yapısı.
bizzat:
kendisi, aslında.
cünun:
delilik.
delâlet:
delil olmak, yol gös-
termek.
fırkacılık:
particilik.
gayr:
başkası.
hezeyan:
sayıklama. Saçma
sapan konuşma.
ihtilâf:
ayrılığa düşme, bölün-
me.
ihtiyâr:
seçme.
imtihan:
deneme, sınama.
isa:
Hristiyanların Allah’ın oğlu
dediği Allah’ın kudreti ile Hz.
Meryem’den babasız olarak
yarattığı peygamber.
islâm:
Müslümanlar.
ispanyol nezlesi:
Grip, nezle;
paçavra hastalığı.
kader:
her şeyin Allah’ın bilgi-
sinde olması.
kalil:
az, azınlık.
kulüp:
kişilerin, toplulukların
oluşturduğu grup (Osmanlının
son döneminde politik amaçlı
olarak bir araya gelenlerin
oluşturduğu grup.
küre:
dünya, küre-i arz.
madem:
durum böyle ise.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 685 |
l
emaaT
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.