Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 40

Yaşasın adalet-i İlâhî, ebedî olsun şeriat-ı Ahmedî, pa-
yidar olsun meşruta-i meşrua!
Ben kürd olduğum için kürdlere dair bir-iki söz söyle-
yeceğim. Şöyle ki:
Bizim kürdler maarifi kılıçlarının hutut-i cevherinden
öğrenmişler. Maarif-i cedideden dört sebep için ürküyor-
lar:
Birincisi:
Bazı mesail-i fenniye, bazı avamların tak-
liden veya hataen akide ve hakikat ve İslâmiyet telâkki
ettikleri bazı hikâyat ve teşbihat ve İsrailiyatın muhalefe-
tidir.
İkincisi:
Bazı ehl-i fen ve ehl-i mektebe nazar-ı sat-
hî ve taklidî olarak zevahir-i dini tahsil ile bir akide-i tıflâ-
neyi fünunlarda kesbettiği meleke-i feylesofâneye muka-
bele ve muhakeme etmekle, varta-i evham ve şükûka
düştükleridir.
Üçüncüsü:
Maden-i herkemal bildikleri medarisin
ahvaline muhalefet ve mübayenettir.
Dördüncüsü:
zahiren o fünunun bilâd-ı ecnebiyeden
gelmesidir.
Bunun çaresi, şecaatlerini okşayan Hamidiye Alayları-
nın askerlik münasebetiyle mekâtibi medrese nam-ı me’lû-
fuyla ulûm-i diniye ile beraber, fünun-i lâzıme-i medeni-
yeyi kürd ulemasının kürdlerin istidadına göre tedris
adalet-i ilâhî:
Allah’ın adaleti.
ahval:
hâller, durumlar.
akide:
inanç, iman.
akide-i tıflâne:
çocukça inanç.
avam:
kültürlü, yüksek tabakadan
olmayan; cahil halk tabakası.
bilâd-ı ecnebiye:
yabancı memle-
ketler.
dair:
alâkalı, ilgili.
ebedî:
sonsuz, daimî.
ehl-i fen:
fen bilimleri uzmanları.
ehl-i mektep:
mektepli, okullu,
eğitim ve tahsil görenler.
fünun:
fen bilmileri.
fünun-i lâzıme-i medeniye:
uy-
garlık, gelişme, ilerleme için gerek-
li olan ilimler.
hakikat:
gerçek, doğruluk; görü-
len bir şeyin aslı, esası.
hataen:
hata olarak, yanlışlıkla.
hikâyat:
hikâyeler.
hutut-i cevher:
değerli yazı ve çiz-
giler.
israiliyat:
Yahudî ve Hristiyanların
inanç, ahlâk, tarih ve efsaneye da-
yalı kültüründen İslâm’a karıştığı
bilinen şeyler.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kesb:
kazanma.
maarif:
bilgiler, ilimler.
maarif-i cedide:
yeni eğitim ve
öğretim sistemi.
maden-i herkemal:
bütün kemal-
lerin madeni, kaynağı.
medaris:
medreseler.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli öğretim kurulu-
şu.
mekâtip:
mektepler.
meleke-i feylesofâne:
filozofa ya-
kışır kabiliyet.
mesail-i fenniye:
fennî meseleler,
problemler.
meşruta-i meşrua:
umumu tem-
sil eden ve umumun kabul ettiği
bir meclis.
muhakeme:
akıl yürütüp doğru
netice elde edebilme, tartma, de-
ğerlendirme, yargılama.
muhalefet:
uygun olmama, ayrı-
lık; zıtlık.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
mübayenet:
muhalefet, uyuş-
mazlık, zıtlık.
nam-ı me’lûf:
alışılmış isim.
nazar-ı sathî:
yüzeysel bakış,
dikkatsizce yapılan inceleme.
payidar:
sürekli, kalıcı.
şecaat:
cesurluk, yiğitlik, kor-
kusuzluk.
şeriat-ı ahmedî:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) tarif ettiği bildirdi-
ği şeriat; İslâm dini.
tahsil:
ilim öğrenme, bilgi
edinme, öğrenim.
takliden:
taklit ederek.
taklidî:
taklitle yapılan.
tedris:
okutma, ders verme.
telâkki:
kabul etme, bir görüş-
le bakma.
teşbihat:
benzetmeler, teş-
bihler.
ulema:
âlimler, bilginler.
ulûm-i diniye:
dinî ilimler.
varta-i evham ve şükûk:
yer-
siz kuruntu ve şüphelerin tu-
zağı.
zahiren:
görünüşte.
zevahir-i din:
dıştan görünen
dinî emir ve uygulamalar.
m
akalâT
| 40 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39 41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,...790
Powered by FlippingBook