Birinci sual, maalcevap icmalen müddei gibi vaz' edi-
yorum. sonraki tafsilât o müddeayı müntiç
(1)
Én
¡n
©n
e Én
¡o
°SÉn
«p
b n
…Én
jÉn
°ün
b
gibidir. Şöyle ki:
Demişler:
“Vücud-i sânia delil-i vazıh nedir?
Cevap:
delil-i nuranî ve hayat-ı ateşin ve âlemin ay-
nı olan Muhammed (
AsM
); ve kalb-i hidayetin lisanı –ki
Muhammed’in (
AsM
) lisanıdır–.
s
?n
ër
dG o
¬n
µ n
?° r
ùn
en
h p
¬r
«n
?n
Y¢n
ù s
dn
óo
j r
¿n
G r
øp
e t
¥n
On
G n
OÉs
?s
ædG o
?n
ôn
¶n
f s
¿p
G …/
òs
dn
G
¢p
SÉs
ædG n
¤n
Y ¢n
ù u
dn
óo
j r
¿n
G r
øp
e »'
ær
Zn
G
Meali:
nurefşan nazarına karşı hayal hakikati setrede-
mez. Hak olan mesleği tesvilâta, tedlisata muhtaç değil-
dir.
Bu kelâm iki fırka-i dâllenin reddine işarettir. Şimdi
bede’ edeceğim cevaba… (
MÂBA’dİ VAr
)
(2)
Said Nursî
qQr
bede’ etmek:
başlamak.
delil-i nuranî:
nurlu delil.
delil-i vazıh:
açık, aşikâr delil.
fırka-i dâlle:
sapık fırka, hak yol-
dan ayrılmış topluluk, cemaat.
hayat-ı ateşîn:
ateşli, canlı ha-
yat.
icmalen:
kısaltarak, kısaca,
özetle.
kalb-i hidayet:
doğru yola
iletmenin kalbi, merkezi.
kelâm:
söz.
lisan:
dil.
maalcevap:
cevapla beraber.
mâba’d:
sonrası, devamı.
meal:
mana, anlam, mefhum.
müddea:
iddia edilen şey, tez,
sav.
müddei:
dava eden, davacı.
müntic:
netice veren, netice-
lendiren.
nazar:
bakış.
nurefşan:
nur saçan, aydınla-
tan.
setr:
örtme, kapama, gizleme.
sual:
soru.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar,
izahlar.
tedlisat:
hileler.
tesvilât:
aldatmalar.
vaz’ etme:
koyma.
vücud-i sâni:
her şeyi sanatla
yaratan Allah’ın varlığı.
1.
Kıyasları da kendi içinde olan cümleler.
2.
Makalenin devamı maalesef bulunamamıştır.
m
akalâT
| 50 |
Eski said dönEmi EsErlEri