Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 36

ey Vükelâ-i ümmet!
Şeriat namıyla meydana çıksa-
nız, icma-ı ümmetin bir küçük dili olacaksınız. Hem de
Şeriat-ı garranın nidasıyla bütün ezhanı manyetizmalan-
dıracak ruhen ve vicdanen evamiriniz telâkki olunacak-
tır. siz ehl-i teşrih değilsiniz; ehl-i tercih ve tatbik-i
ahkâm-ı ilcaat-ı zamane olacaksınız. Ve böyle esaslarda
az bir ihmal ve inhiraf, kesr-i adedî gibi, füruatta bir ye-
kûn-i azîm-i seyyiat teşkil edecektir. Şimdi tam görünme-
se, müstakbel tarlasında ebucehil karpuzu gibi mazarrat
ile sümbüllenecektir. ehvenişerri ihtiyâr adalet-i izafiye-
dir. İcaletü’r-rakîb gibi yapılmasın, tâ adalet-i hakikiyeye
istidat peyda olsun.
ey mebuslar!
İyi muvazene ediniz. tâ ki
(1)
o
ABÉ n
«°r
Tn
G r
º o
µ
r
æn
Y r
ân
HÉn
Zn
h Ék
Ä r
«°n
T r
º o
à`r
¶n
Øn
M
beyti size handezen-i
istihfaf olmasın. elhâsıl, adalet ne ünvanla olsa, adalet-
tir. lâkin ihtilâf-ı ünvanın büyük bir tesiri var. Hatta
mantıkta bir şey-i vahit, bir ünvanla zarurî olduğu hâlde,
başka ünvanda nazarîdir. Ve salât, ibadet ünvanıyla, kıb-
leye müteveccih olduğu hâlde, sahih ve kurbettir; ve
lu’b
ünvanıyla veyahut kıbleye teveccüh olunmasa batıl ve
haramdır. namaz, sureten o namazdır.
Binaenaleyh, meşrutiyet ve kanun-i esasî denilen ada-
let ve meşvereti, bu ünvan ile beraber o ünvan-ı muhte-
şem ve müessir ve adalet-i mahzayı mutazammın; ve
nokta-i istinadımızı temin eden; ve meşrutiyeti bir esas-ı
metîne isnat ettiren; ve evham ve şükûk sahibini varta-i
hayretten kurtaran; ve istikbal ve ahiretimizi tekeffül
adalet-i hakikiye:
hakikî adalet,
gerçek adalet.
adalet-i izafiye:
göreceli adalet.
adalet-i mahza:
tam adalet, ger-
çek, kusursuz adalet; toplumun
selâmeti için ferdin cüz’î hukuku-
nun feda edilemeyeceğini esas
alan adalet anlayışı.
batıl:
boş ve manasız olan, hü-
kümsüz olan.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
ebucehil karpuzu:
meyvesi acı ve
dokunulduğunda
patlayarak
etrafa hızla yayılan tohumları
vasıtasıyla çoğalan bir bitki.
ehl-i tercih ü tatbik-i ahkâm-ı il-
caat-ı zamane:
zamanın dayattığı
hükümleri tercih edip uygulayan-
lar.
ehl-i teşrih:
bir meseleyi inceden
inceye araştırıp, ortaya çıkaranlar.
ehvenüşşer:
şerrin en az zararlısı,
iki kötüden daha az zararlısı.
elhâsıl:
hâsılı, netice itibarıyla, kı-
saca.
esas-ı metîn:
sağlam temel.
evamir:
emirler, buyruklar.
evham:
vehimler, zanlar, kuruntu-
lar.
ezhan:
zihinler.
füruat:
ayrıntılar, esastan olma-
yan meseleler.
handezen-i istihfaf:
küçümseye-
rek gülen.
icaletü’r-rakîb:
yarışanların acele-
ciliği.
icma-i ümmet:
ümmetin bir konu
üzerindeki görüş birliği.
ihmal:
boşlama, önemsememe.
ihtilâf-ı ünvan:
ünvan değişikliği.
ihtiyâr:
seçme, tercih etme.
inhiraf:
değişme, bozulma.
isnat:
dayandırma.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istikbal:
gelecek.
kanun-i esasî:
anayasa.
kesr-i adedî:
sayı çokluğu.
kurbet:
yakınlık.
lu’b:
oyun, eğlence.
manyetizma:
telkin ve hipnoz yo-
lu ile birini tesir altına alma.
mazarrat:
zararlar.
mebus:
milletvekili.
meşrutiyet:
bir hükümdarın baş-
kanlığı altındaki millet meclisi ile
idare edilen devlet sistemi.
meşveret:
işlerin konuşup anlaş-
ma yoluyla halledilmesi, bir konu
hakkında çeşitli ve ehil şahıslardan
fikir alma.
mutazammın:
içine alan, kapsa-
yan, havi.
muvazene:
karşılaştırma, ölçme,
tartma.
müstakbel:
gelecek.
müteveccih:
bir cihete dönen, yö-
nelen.
nazarî:
teorik.
nida:
ses, seslenme, çağırma.
nokta-i istidat:
kabiliyet, ye-
tenek noktası.
peyda:
meydana gelme, açığa
çıkma.
sahih:
doğru, kusursuz, tam,
sağlam.
salât:
namaz.
sureten:
suret olarak, görünüş
itibarıyla.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
Şeriat-ı Garra:
parlak ve nurlu
şeriat; İslâm dini.
şey-i vahit:
bir şey, tek şey.
şükûk:
şekler, şüpheler.
tekeffül:
boynuna alma, kefa-
let etme.
telâkki:
anlama, kabul etme.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
teveccüh:
yönelme, yöneliş.
ünvan:
ad.
ünvan-ı muhteşem ve mües-
sir:
görkemli ve tesirli ünvan.
varta-i hayret:
hayret vartası,
şaşkınlık tuzağı.
vükelâ-i ümmet:
ümmetin
vekilleri.
yekûn-i azîm-i seyyiat:
kötü-
lüklerin büyük toplamı.
1.
Tek bir şeyi korumak için pek çok şeyi kaybettiniz.
m
akalâT
| 36 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35 37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,...790
Powered by FlippingBook