Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 38

havaic-i gayr-i zaruriyeden bizi halâs eyleyen; ve muha-
faza-i ahiretle beraber, imar-ı dünya etmekle sa’ye neşat
veren; ve hayat-ı medeniyet olan ahlâk-ı hasene ve his-
siyat-ı ulviyenin düsturlarını ders veren; ve her birinizi elli
bin kişinin takaza-i hakkından tebrie eden; ve sizi icma-ı
ümmete küçük bir misal-i meşru gösteren; ve sırr-ı niye-
te binaen, a’malinizi ibadet gibi telâkki ettiren; ve üç yüz
milyonun hayat-ı maneviyesine kast-ı cinayetten sizi tah-
lis eden ol Şeriat-ı garra ünvanıyla gösterseniz, bu kadar
fevaidi tahsil ile beraber, acaba ne gibi şeyi kaybedecek-
siniz?
eğer denilse
: Acaba medeniyetin revabıtı ve fünun-
daki hakaikı Şeriat-ı garrada nasıl çıkarılacak ve tatbik
edilecek?
Ben derim
: Ulema-i dinin efkâr-ı umumiyelerine mü-
racaat ediniz ve ezhan-ı nukkada havale ediniz. Fahir ol-
masın, derim ki: o külliyetten cüz’iyetim cihetiyle iddia
ediyorum ki, benden sual ediniz; medeniyetin mehasin-i
hakikiyesini Şeriat-ı garrada daha ekmelini gösterece-
ğim ve fünundaki hakaik-ı yakiniyenin hiçbir nusus-i kà-
tıa-i İslâmiyeye muhalif olmadığını ispat edeceğim. Mu-
halefet ancak fünunun bazı nazariyat veyahut faraziyat-
tadır ki, gençlerimiz, tutî taklidi gibi, yakin zannetmişler.
Ve nususun bazı zevahiri gayr-i murat meyanında vuku
bulur.
ey mebuslar! mecelletü’l-Ahkâm
bir hüsn-i misaldir.
İslâmiyet sizden çok büyük şeyler bekliyor. peygamber
de zaman-ı saadette elini kaldırmış gibi size nida ediyor.
a’mal:
ameller, işler.
ahlâk-ı hasene:
güzel ahlâk, güzel
huy.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cüz’iyet:
cüz’î oluş, küçüklük.
düstur:
kaide, esas, prensip.
efkâr-ı umumiye:
kamuoyu,
umumun düşüncesi, genel düşün-
ce.
ekmel:
daha (en, pek) mükemmel,
en olgun, kusursuz ve eksiksiz
olan.
ezhan-ı nukkad:
eleştirmen zihin-
leri.
fahir:
övünme, böbürlenme, gu-
rur.
faraziyat:
varsayımlar.
fevait:
faydalar, menfaatler.
fünun:
fen bilimleri.
gayr-i murat:
irade dışı, isteme-
den.
hakaik:
hakikatler, doğrular, ger-
çekler.
hakaik-ı yakiniye:
yakinî, kesin
olarak bilinen hakikatler.
halâs:
kurtarma.
havaic-i gayr-i zaruriye:
gerekli
olmayan ihtiyaçlar.
hayat-ı maneviye:
manevî hayat.
hayat-ı medeniyet:
medeni yaşa-
ma biçimi, tarzı.
hissiyat-ı ulviye:
yüksek hisler,
yüce hisler, yüce duygular.
hüsn-i misal:
güzel örnek.
icma-ı ümmet:
ümmetin bir konu
üzerindeki görüş birliği.
imar-ı dünya:
dünyayı bayındır
kılma.
kast-ı cinayet:
cinayet kastı.
külliyet:
bütünlük, tümlük.
mebus:
milletvekili.
mecelletü’l-ahkâm:
1868-1878
yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa
başkanlığında bir komisyon tara-
fından derlenen İslami özel “me-
deni hukuk” kitabı.
mehasin-i hakikiye:
gerçek gü-
zellikler.
meyan:
ara, orta.
misal-i meşru:
doğru örnek.
muhafaza-i ahiret:
ahireti ko-
ruma.
muhalefet:
zıtlık, aykırılık, ay-
rılık.
muhalif:
zıt, aykırı.
nazariyat:
nazariyeler, teori-
ler.
neşat:
neşe, sevinç; keyif,
zevk.
nida:
ses, seslenme, çağırma.
nusus:
naslar, Kur’ân-ı Kerîm
ve hadisin açık hükümleri.
nusus-i kàtıa-i islâmiye:
İslâ-
miyet’in kesin nasları, emirleri.
revabıt:
rabıtalar, bağlar.
sa’y:
çalışma.
sırr-ı niyet:
niyetin sırrı.
sual:
sorma.
Şeriat-ı Garra:
parlak ve nurlu
şeriat; İslâm dini.
tahlis:
kurtarma.
tahsil:
elde etme, alma, ka-
zanma.
takaza-i hak:
hakkı başa kak-
ma.
tatbik:
yerine getirme, uygu-
lama.
tebrie:
bir kimseyi zan altın-
dan kurtarma, birini temize çı-
karma.
telâkki:
kabul etme, bir görüş-
le bakma.
tutî:
dudu kuşu, papağan.
ulema-i din:
din âlimleri.
ünvan:
şöhret, ad, isim.
vuku:
olma, meydana gelme.
yakin:
kesin bilme, şüpheden
sıyrılarak son derece doğru ve
kuvvetli bilme.
zaman-ı saadet:
Asr-ı Saadet
dönemi.
zevahir:
görünen yönler, ta-
raflar.
m
akalâT
| 38 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37 39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,...790
Powered by FlippingBook