Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 148

böyle edebiyattan vazgeçtim. Bunda da dâhil de€ilim.
Vatanımın yüksek da€larında, yani Bâşit başındaki ec-
ram ve elvah-ı âlemi gazetelere bedel mütalâa edece€im.
muarradır feza-i feyzimiz şeyn-i temennadan.
Bize dâd-ı ezeldir zirden, bâlâdan isti€na.
Çekildik neşve-i ümitten, tûl-i emellerden.
Öyle mecnun’uz ki, ettik vuslat-ı Leylâ’dan isti€na.
p
åj /
OÉn
Mn
’r
G o
ÜÉn
?r
Yn
G n
h m
?G n
ƒn
Y@ o
ó°p
UÉn
?n
en
h '
¤ o
©r
dG o
?«/
dÉn
µ`n
J n
’ r
ƒn
dn
h
…/
OG n
ô o
e n
?Gn
Pn
h@Én
gn
OG n
ô o
e
u
¤n
és
àdG ?p
a À/
ùr
Øn
f o
â r
«n
£r
Yn
’n
m
ón
Z ?/
a
@Én
¡ o
à`r
?o
b o
âr
Ä° p
T r
ƒn
dn
h k
ABÉ n
«°r
Tn
G o
º o
à`r
cn
G n
h@…/
ó°n
ür
?n
en
h o
âr
Ä°n
ûn
f r
òo
e
(1)
É k
©° p
Vr
ƒn
e p
ír
?° t
ü? p
d p
?r
Ho
G r
ºn
d @Én
¡ o
àr
?o
b r
ƒn
d n
h
* * *
Tembih
Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. evet, böyle
istibdat ve sefahate ve zilletle memzuç medeniyete bede-
viyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve se-
fih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet, nev-i insa-
nın terakki ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev’iyesinin
kuvveden fiile çıkmasına hizmet etti€inden, bu nokta-i
nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir.
Hem de mana-i meşrutiyete iptilâ ve muhabbetimin
sebebi şudur ki: Asya’nın ve âlem-i İslâm’ın istikbalde te-
rakkisinin birinci kapısı meşrutiyet-i meşrua ve şeriat da-
i
ki
m
ekTeB
-
i
m
usîBeTin
Ş
aHadeTnamesi
| 148 |
Eski said dönEmi EsErlEri
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
bâlâ:
yüksek, yukarı.
bedel:
karşılık, yerine.
bedeviyet:
medeniyetten uzaklık.
dâd-ı ezel:
ezelî ihsan, lütuf.
dâhil:
içinde.
ecram:
cansız cisimler, kayalar; ru-
hu olmayan şeyler.
edebiyat:
duygu, düşünce, hayal
ve olayları en güzel şekilde, sözlü
veya yazılı olarak ifade etme sa-
natı.
elvah-ı âlem:
kâinatın manzarala-
rı, evrenden görüntüler.
eşhas:
şahıslar, kişiler, kimseler.
fakat:
ancak; ama.
feza-i feyiz:
menfaati için başka-
larının önünde e€ilmeyen kişinin
şerefli tavrını dile getiren bir söz.
fiil:
iş, oluş, davranış, hareket.
hakikî:
gerçek, sahici.
hizmet etmek:
bir u€urda bir işin
yapılması için çalışmak.
insaniyet:
insana yakışır durum.
iptilâ:
bir şeye aşırı düşkünlük.
istibdat:
baskı, baskıcı yönetim,
hak ve hukuku tanımama, keyfî
uygulama, zulüm ve tahakküm.
istifa:
bırakma, ayrılma.
isti€na:
sakınma, çekinme, uzak
durma.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
kuvve:
niyet, fikir, düşünce, tasav-
vur.
mahiyet-i nev’iye:
nev’e ait özel-
lik, türe ait kimlik.
mana-i meşrutiyet:
meşrutiyetin
manası.
mecnun:
Leylâ ile Mecnun hikâye-
sinin erkek kahramanı olan, Kays.
medeniyet:
insanın maddeten ve
manen gelişmişli€i, medenîlik, şe-
hirlilik.
memzuç:
bitişik, karışık, karışmış.
meşrutiyet-i meşrua:
dine uygun
meşrutiyet, meşru meclise dayalı
yönetim şekli.
muarra:
temizlenmiş, arınmış.
muhabbet:
sevgi, sevmek.
mütalâa etmek:
iyice düşünmek;
araştırmak.
neşve-i ümit:
ümit sevinci, ümit-
ten kaynaklanan sevinç.
nev-i insan:
insan nesli.
nokta-i nazar:
bakış açısı; görüş,
fikir.
sefahat:
yasak şeylere, zevk ve
e€lenceye aşırı derecede düşkün-
lük.
sefih:
faydayı ve zararı ayırdetme
yetene€inden mahrum, beyinsiz.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi; din.
şeyn-i temenna:
birinin önün-
de e€ilerek kul köle olmak
ayıbı.
tekemmül:
kemale erme,
mükemmelleşme.
tembih:
uyarma, ikaz; hatırlat-
ma, ihtar.
terakki:
yükselme, ilerleme,
gelişme.
tercih etmek:
seçmek, daha
çok be€enmek.
tûl-i emel:
dünyaya ait işlere
karşı gösterilen aşırı arzu, is-
tek.
vazgeçmek:
bırakmak.
vuslat-ı leylâ:
Leylâ’ya kavuş-
ma.
zillet:
aşa€ılık, baya€ılık, adîlik.
zir:
alt, aşa€ı.
1.
E€er ulvî mes’uliyetler, yüce gayeler ve bir de hâdiselerin yarınki neticeleri olmasaydı, kendi
köşesine çekilmesi konusunda, nefsimin istedi€ini kendisine verirdim. Bu küçüklü€ümden
beri arzu ve maksadımdır. Ben çok şeyleri gizliyorum. Hâlbuki isteseydim onları söylerdim.
Şayet söylersem barış için bir zemin bırakmamış olurum.
1...,138,139,140,141,142,143,144,145,146,147 149,150,151,152,153,154,155,156,157,158,...790
Powered by FlippingBook