Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 139

süreyya’yı süpürge yapmaya, üfürmekle Şemsi sön-
dürmeye ihtimal veren, belâhatini ilân eder. Meselâ, A€-
rı da€ı ile süphan da€ı, ikisini tartacak dehşetli bir tera-
zinin birer kefesine konulsalar ve cevv-i semada zühal’de
duran bir melek de o terazinin ucunu tutsa; A€rı da€ı
üzerine bir dirhem ilâve olunsa, süphan da€ı asumana,
A€rı da€ı zemine geldi€ini görenlerden fikri kısa olanlar,
kıymet ve sıkleti tamamen o ilâveye verecekler.
İşte, haysiyet-i askeriye ve hamiyet-i İslâmiye ve şeriat-ı
Muhammediye
(
AsM
)
, o cesim da€lara benzer. esbab-ı hari-
ciye bir dirhem kıymetindedir. Bu kıymetsiz esbabı esas
tutmak, insaniyetin ve İslâmiyet’in kıymetini bilmemek ve
tenzil etmektir.
Hakkın hatırını kırmayaca€ım, hakikati söyleyece€im.
zira, hakkın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra feda edilmez. ki-
min hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sa€ olsun. Şöyle ki:
otuz Bir Mart Hâdisesi denilen o saika ve müthiş fır-
tına, esbab-ı adîde tahtında öyle bir istidad-ı tabiîyi mü-
heyya etmişti ki, neticesi hercümerç oldu€u hâlde, min
indillah, ehl-i kıyamın lisanına daima mu’cizesini göste-
ren ism-i şeriat geldi. o fırtınayı gayet hafif geçirdi€in-
den nisanın nısfından sonraki gazeteleri indallah mah-
kûm ediyor. zira, o hâdiseye sebebiyet veren yedi mese-
le ve onunla beraber yedi hâl nazar-ı mütalâaya alınsa,
hakikat tezahür eder. onlar da bunlardır:
1. Yüzde doksanı İttihat ve terakkinin aleyhinde, hem
onların tahakkümü ve istibdadı aleyhinde bir hareket idi.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 139 |
d
ivan
-
ı
H
arB
-
i
Ö
rfî
istibdat:
idarede görülen her türlü
kanun dışı tazyik, baskı.
istidad-ı tabiî:
normal kabiliyet.
ittihat ve Terakki:
Osmanlının
son döneminde bir siyasi fırka
(parti).
kefe:
terazi gözlerinden her biri,
terazi gözü.
kıymet:
de€er.
kıymetsiz:
de€ersiz.
lisan:
konuşma dili.
mahkûm:
hükümlü.
meselâ:
misal olarak, şunun gibi,
söz gelişi, faraza.
mesele:
çözülmesi istenilen şey,
problem.
min indillah:
Allah tarafından, Al-
lah yanında, Allah katında.
mu’cize:
insanların yapmaktan
aciz oldukları ola€anüstü durum.
müheyya etmek:
hazırlamak.
müthiş:
korkutan, dehşetli, kor-
kunç.
nazar-ı mütalâa:
okuyan, tetkik
eden, düşünen bakış; görüş, bilgi
ve düşünce.
nısfından:
yarısından.
saika:
sürükleyen, sebep olan, se-
bep.
sebebiyet vermek:
sebep olmak.
sıklet:
a€ırlık.
süreyya:
Ülker yıldızı.
Şems:
güneş.
şeriat-ı muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’in (
ASM
) tarif etti€i, getir-
di€i ve bildirdi€i şeriat; İslâm dini.
tahakküm:
zorbalık etmek, zorla
hükmetmek; baskı.
tahtında:
altında.
tamamen:
büsbütün.
tenzil etmek:
de€erini düşürmek.
terazi:
a€ırlık ölçmekte kullanılan
iki kefeli tartı.
tezahür etmek:
ortaya çıkmak,
meydana çıkmak.
zemin:
yer; yeryüzü.
zira:
çünkü.
Zühal:
Satürn gezegeni.
aleyh:
karşı, karşıt.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
asuman:
gökyüzü, sema.
belâhat:
ahmaklık, kalın kafa-
lılık, düşüncesizlik.
cesim:
iri, büyük, kocaman.
cevv-i sema:
gökyüzü, uzay
boşlu€u.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
dehşetli:
büyük, ihtişamlı.
dirhem:
eskiden kullanılan bir
a€ırlık ölçüsü; yetmiş tane
bu€dayın a€ırlı€ı.
ehl-i kıyam:
isyan edenler.
esas:
asıl.
esbab-ı adîde:
adi, basit se-
bepler.
esbab-ı hariciye:
dış sebepler.
esbap:
nedenler, sebepler.
feda etmek:
gözden çıkar-
mak, u€runa vermek.
fikir:
görüş.
gayet:
son derece.
hâdise:
vakıa, olay.
hak:
do€ru, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı
ve esası.
hâl:
durum, vaziyet, keyfiyet.
hamiyet-i islâmiye:
İslâmî ga-
yeler u€runa fedakârlıkta bu-
lunmak, çalışmak.
haysiyet-i askeriye:
askerlik
mesle€inin saygınlı€ı.
hercümerç:
karmakarışık, dar-
mada€ınık.
ihtimal:
olabilirlik, gerçekleşe-
bilirlik.
ilân etmek:
belli etmek, bildir-
mek.
ilâve:
ek.
indallah:
Allah’ın indinde, Al-
lah katında.
insaniyet:
insanlık.
ism-i şeriat:
şeriat adı.
1...,129,130,131,132,133,134,135,136,137,138 140,141,142,143,144,145,146,147,148,149,...790
Powered by FlippingBook