Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 147

tekaüt etmeli; tâ muvazene-i malî husule gelsin. Çıkılmaya-
cak yola sapılmış bir işarettir. elhâsıl, ya ben İstanbul’da ka-
laca€ım; yahut bu iki ay gitmeyecekse, ben veda edece€im.
İstanbul’dan Vedaname
ey koca İstanbul! Müsavat ve uhuvveti, sende devr-i istib-
datta yalnız tımarhanede, meşrutiyette yalnız tevkifhanede
gördüm. elveda, ey gelin libası giymiş acuze-i şemta! Usan-
dım. sen zehirli bala benzersin. Belki, medeniyet libası giy-
miş vahşî adama benzersin. sureten ne kadar medenîli€in
var; sîreten dahi nifak, sefahat, a€raz içinde o kadar, o de-
rece vahşîsin, tam dünyaya benzersin. dünyaya geldi€ime
ben de pişman oldum. riyanın sözünü, seni tasavvur ettik-
çe tahattur ediyorum.
(1)
e€er medeniyet böyle haysiyet kırıcı tecavüzlere ve ni-
fak verici iftiralara ve insafsızcasına intikam fikirlerine ve
şeytancasına mugalâtalara ve diyanette lâubalîcesine
hareketlere müsait bir zemin ise, herkes şahit olsun ki, o
saadetsaray-ı medeniyet tesmiye olunan [akrep ve yılan-
ların yuvaları olan öyle] böyle mahall-i a€raza bedel, Vi-
lâyat-ı Şarkiyenin hürriyet-i mutlakanın meydanı olan
yüksek da€larındaki bedeviyet ve vahşet çadırlarını tercih
ediyorum. zira, bu
mim
’siz medeniyette görmedi€im
hürriyet-i fikir ve serbestî-i kelâm ve hüsn-i niyet ve selâ-
met-i kalb, Şarkî Anadolu’nun da€larında tam manasıy-
la hükümfermadır.
Bildi€ime göre, edipler edepli olurlar. edepsiz bazı ga-
zeteleri naşir-i a€raz görüyorum. e€er edep böyle ise ve
efkâr-ı umumî böyle karmakarışık olsa, şahit olunuz,
Eski said dönEmi EsErlEri
| 147 |
d
ivan
-
ı
H
arB
-
i
Ö
rfî
iftira:
aslı olmadan birine suç yük-
lemek.
insafsızcasına:
acımasızca.
intikam:
öç almak.
lâubalîce:
saygısızca, pervasızca.
libas:
elbise.
mahall-i a€raz:
arzulanan hedef,
istenilen yer.
mana:
anlam.
medenî:
şehirli; kibar, edepli, ter-
biyeli, faziletli; uygar, modern.
medeniyet:
medenîlik, şehirlilik.
meşrutiyet:
Osmanlılarda 1876
Anayasasıyla başlayan, 1908 de€i-
şikli€iyle devam eden hukukî ve
siyasî döneme verilen ad.
mim
’siz medeniyet:
“medeniyet”
kelimesinin “mim” harfi olmayan
şekli, “deniyet: alçaklık.”
mugalâta:
yanıltıcı söz söylemek;
safsata.
muvazene-i malî:
malî denge.
müsait:
elverişli, uygun.
müsavat:
eşitlik.
naşir-i a€raz:
düşmanlık ve kin
yayan.
nifak:
iki yüzlülük, bozgunculuk.
riya:
iki yüzlülük.
saadetsaray-ı medeniyet:
mede-
niyetle elde edilecek mutluluk sa-
rayı.
sefahat:
yasak şeylere, zevk ve
e€lenceye aşırı derecede düşkün-
lük.
selâmet-i kalb:
kalbin korku ve
endişeden uzak olması.
serbestî-i kelâm:
konuşma hürri-
yeti.
sîret:
ahlâk, karakter.
sureten:
görünüş itibarıyla, şekil-
ce.
şahit:
tanık.
şarkî:
do€uya ait.
tahattur etmek:
hatırlamak, hatı-
ra getirmek.
tam:
eksiksiz.
tasavvur etmek:
bir şeyi zihinde
şekillendirmek.
tecavüz:
haddini aşmak, söz ve
harekette ileri gitmek.
tekaüt:
emekliye ayrılmış.
tercih etmek:
seçmek, daha çok
be€enmek.
tesmiye etmek:
isimlendirmek,
ad vermek.
tevkifhane:
tutuklu evi; hapisha-
ne.
tımarhane:
akıl hastahanesi.
uhuvvet:
kardeşlik.
vahşet:
ıssızlık, tenhalık, yalnızlık.
vahşî:
yabanî, medenîleşmemiş,
barbar.
veda:
ayrılık, ayrılma, ayrılış.
vedaname:
ayrılık yazısı.
Vilâyat-ı Şarkiye:
do€u illeri.
zemin:
temel dayanak.
zira:
çünkü.
acuze-i şemta:
çok yaşlanmış
ihtiyar kadın, kocakarı.
a€raz:
garazlar, düşmanlıklar.
bedel:
karşılık.
bedeviyet:
çöl hayatı, göçebe-
lik, bedevîlik; iptidaîlik.
derece:
mertebe, kademe; de-
€er, miktar.
devr-i istibdat:
baskı dönemi.
diyanet:
din; dinî emirlere ria-
yet, dindarlık.
edep:
iyi ahlâk, güzel terbiye.
edepli:
terbiyeli, güzel tavırlı.
edepsiz:
terbiyesiz.
edip:
güzel ve pürüzsüz söz
söyleyen ve yazan kimse.
efkâr-ı umumî:
kamuoyu,
umumun fikri.
elhâsıl:
netice itibariyle, sonuç
olarak.
elveda:
Allah’a ısmarladık.
fikir:
düşünce; niyet, maksat.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
husule gelmek:
meydana gel-
mek, ortaya çıkmak.
hükümferma:
hüküm süren,
geçerli.
hürriyet-i fikir:
fikir hürriyeti,
düşünce özgürlü€ü.
hürriyet-i mutlaka:
tam hür-
riyet, tam özgürlük.
hüsn-i niyet:
iyi niyet, temiz
kalblilik.
1.
Teksir nüshada da yer almayan lâtifenin başından buraya kadar olan kısım matbu 1. ve 2.
baskı nüshalardan alınmıştır.
1...,137,138,139,140,141,142,143,144,145,146 148,149,150,151,152,153,154,155,156,157,...790
Powered by FlippingBook