dediyorum. Yalnız sür’at-i kalemim olmadığından, yazıyı
biraz tehirinden müteessirim. Sehil ve muvafakıyetime
hayırlı dualarınızı rica eder, kemal-i edeple ellerinizi öpe-
rim, muhterem Üstadım.
Rûz saim, leyl kaim,
Çü makam-ı âşıkan
Leyle-i nısf-ı Regaib,
Târik-i dünya ve taib.
Naşir-i Risale-i Nur,
Bediüzzaman muhibb-i Bâz-ı Geylân.
Ey ferîd-i asrı’z-zaman
Sensin hakîm-i kulûban.
Fakir Talebeniz
Abdurrahman Tahsin
ìí
Œ
283
œ
[Ahmed Nazif’in bir parça mektubundandır.]
Maddî ve manevî borcumuz olan hizmetleri ifadan ken-
dimizi çekmek, hissizlik ve bigânelik fıtratımızda ve yara-
dılışımızda yoktur ki kalalım. Madem Cenab-ı Hâlik-ı Ra-
hîm bizleri insan yaratmıştır. İnsanlığın emrettiği vezaifin
binde birini dahi ifa edemediğimiz hâlde, büsbütün nasıl
bigâne kalalım.
Bu hususta mazur görmenizle beraber, azimkâr ve ce-
fakâr ve fedakâr ve hadsiz mütehammil, garip ve kudsî
azimkâr:
azimli, gayretli.
Bediüzzaman:
zamanın, çağın eş-
siz güzelliği.
bigâne:
kayıtsız, alâkasız, ilgisiz.
cefakâr:
eziyet çeken, cefa çek-
miş.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç,
huy.
garip:
gurbette, kendi memle-
ketinin dışında bulunan, ya-
bancı.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
husus:
mevzu, konu.
ifa:
ödeme, yerine getirme.
kâim:
ayakta, uyumayan.
kudsî:
mukaddes, kutlu, mu-
azzez, aziz.
leyl:
gece.
maddî:
madde ile alâkalı.
madem:
çünkü, için, değil mi
ki, ...den dolayı, böyle ise, he-
le.
manevî:
maddi olmayan, so-
yut.
mazur:
özürlü, özrü olan.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
müteessir:
teessüre kapılan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
mütehammil:
tahammül
eden, dayanan, çeken, daya-
nıklı, tahammüllü.
rûz:
gündüz.
sâim:
oruçlu, oruç tutan.
Sehl:
kolay.
tâib:
tövbe eden, tövbekâr.
talebe:
öğrenci.
târik-i dünya:
dünyayı terk
eden, dünya işlerinden elini
ayağını çekip bir köşede otu-
ran.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
si Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı.
vezaif:
görevler.
| 586 | BARLA LÂHİKASI