Barla Lâhikası - page 580

tarihini göstermekle, bu asrımızın, tam bulunduğumuz
bu senesine bakarak ehl-i imana bir büyük ihsanı var di-
ye, mana-i remziyle haber veriyor.
Biz bakıyoruz, bu zamanda en büyük ihsan imanı kur-
tarmaktır; ve görüyoruz, imanı harika bürhanlarla kurta-
ran, başta Risale-i Nur’dur.
Demek bu zamana nispeten bir
(1)
Gk
Ò/
Ñn
c k
Ó°r
†n
a
de odur.
Bu işareti kuvvetlendiren şudur:
Gk
Ò/
Ñn
c k
Ó°r
†n
a
daki
k
Ó°r
†n
a
kelimesi, dokuz yüz altmış (960) edip, Risaletü’n-Nur’un
bu ismi, izafeten tavsif tarzına geçmekle, Risaletü’n-Nu-
riye olup, makamı olan dokuz yüz altmış iki (962) adedi-
ne manidar iki farkla tevafuku, onun başına remzen ve
imaen parmak basmasıdır.
İlâhî yâ Rab!.. Sen Risale-i Nur’u ve Risale-i Nur mü-
ellifi Üstadımız Said Nursî’yi ve Risale-i Nur talebe ve
şakirtlerini ve mensuplarını, muhafaza-i hıfzında ve
kal’a-i İlâhiyen içinde muhafaza ve emin eyle, âmin; ve
hizmet-i Kur’ân ve imanda sabit ve daim eyle, âmin; ve
bu kudsî hizmetlerinde muvaffakıyetlerle yardım ve mu-
avenetler ihsan eyle, âmin; ve Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan-ı
Azîmüşşan’ın sırr-ı azamına, marifetullah, muhabbetul-
lah ve muhabbet-i Resulullah sırr-ı kudsîsine ve
(2)
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *G Én
æ o
Ñ°r
ùn
M
sırr-ı uzmasına; ve rızaullah ve
rü’yet-i cemalullah lütuf ve ihsanına mazhar eyle, yâ
Rabbelâlemîn!
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cemalullah:
Allah’ın cemali, güzel-
liği.
daim:
devam eden, devamlı, sü-
rekli.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri.
emin:
emniyet sahibi, korkusuz.
hârika:
olağanüstü.
hizmet-i Kur’ân:
Kur’ân hizmeti.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
imaen:
ima yoluyla, ima ederek,
sezdirerek, işaretle.
izafet:
isim tamlaması, isim takı-
mı.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Kur’ân-ı Mucizül beyan-ı Azî-
müşşan:
açıklamalarıyla akılları
benzerlerini yapmaktan aciz bıra-
kan şanı büyük Kur’an.
lütuf:
ikram ve yardımda bulun-
ma.
mana-i remzî:
işaretlerle anlatıl-
mak istenen mana.
manidar:
nükteli, ince manalı.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, anla-
ma, bilme.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
mensup:
bir şeye veya kimse-
ye bağlı olan, üye.
muavenet:
yardım, yardım-
laşma.
muhabbetullah:
Allah’ın sev-
gisi.
muhafaza:
koruma.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
müellif:
eser telif eden, yazan.
Rabb:
yaratan, büyüten, ter-
biye eden.
Rabbülâlemîn:
âlemlerin
Rabbi, bütün âlemleri idare ve
terbiye eden Allah.
remzen:
remiz ile, işaret ede-
rek, işaretle.
rızaenlillah:
Allah rızası için.
sabit:
durağan, değişmeyen.
sırr-ı azîm:
büyük sır.
şakirt:
mürit.
talebe:
öğrenci.
tavsif:
vasıflandırma, mahiye-
tini ortaya koyma, niteleme.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
1.
Pek büyük bir lütuf iken (Ahzab Suresi: 47)
2.
Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Suresi:173.)
| 580 | BARLA LÂHİKASI
1...,570,571,572,573,574,575,576,577,578,579 581,582,583,584,585,586,587,588,589,590,...720
Powered by FlippingBook