idraki nakıs, ihatası dar, şuuru muhtel talebenizi ne de-
rece sevinç ve sürura kalbettiğini tarif edemem.
Böyle manevî ve kudsî takdirata mazhar buyurulan ve
bizim gibi günahkârlara, otuz senelik iştiyakla, on sene-
lik münacat ve niyaz mukabilinde siz Üstadımızı ihsan
buyuran ve kullarının isyanlarına bakmayarak her iste-
diklerini bilen, işiten ve (beleğan ma belâğ) veren ve bü-
tün mükevvenatı yed-i kudretinde tutan ve her şeye sa-
hip ve malik ve hâkim bulunan Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı
Mutlak hazretlerine ne suretle hamd ve şükür edeceğimi
bilemiyorum.
Kıymetli Üstadım!
Siz tavassut buyurunuz, değersiz
hizmetimizle pek az ve kısa olan şu dünya hayatı içinde,
belki bir katre mesabesindeki hamd ve şükrümüzü, "Te-
kabbelallah" sırrına mazhar buyursun. İnşaallah.
Mektubat
risalesinin İkinci Mektubunu daima hatırla-
yarak, bu emirlerinize riayet etmeye çalıştığım hâlde, bir
mücbir-i gaybî bendenizi tahrik ederek, İkinci Mektuba
muhalefete sevk ediyor.
Niyetim halis, sadakat ve merbutiyetim ciddî ve çok
sağlam. Her türlü riyadan ârî ve hiç bir maddî menfaate
matuf ve müstenit olmayan, Allah rızası yolunda Kur’an
namına ve Risaletü’n-Nur’a hizmet gayesine matuf ve
bilhassa bizim gibi âciz, asi ve günahkârların hidayet ve
irşad ve isaline ve ehl-i dalâleti ve ehl-i bid’ayı tarik-ı
Hakka davet ve hakaik-ı imaniyeye hadim bir kudsî zat,
BARLA LÂHİKASI | 583 |
mek.
katre:
damla.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muazzez,
aziz.
maddî:
madde ile alâkalı.
manevî:
maddi olmayan, soyut.
matuf:
ait olan, yöneltilmiş.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
mazhariyet:
nail olma, şereflen-
me.
Mektubat:
Risale-i Nur Külliyatı-
nın dört büyük kitabından birinin
adı.
menfaat:
fayda.
merbutiyet:
bağlılık, mensup
oluş, mensubiyet, eklilik.
mesabe:
derece, menzile, rütbe.
muhalefet:
zıtlık, aykırılık, ayrılık.
muhtell:
halel gelmiş, bozulmuş,
bozuk, karışık.
mukabil:
karşılık.
mücbir:
zorlayan, zorlayıcı, zorla
bir şey yaptıran.
mükevvenat:
yaratılmışların ta-
mamı, bütün mahlûkat, kâinat,
mevcudat.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma, Onun manevî huzurunda
tazarru ve niyazda bulunma.
müstenit:
istinat eden, dayanan.
nakıs:
noksan, eksik.
nam:
ad.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
niyet:
maksat, meram.
rıza:
razılık, razı olma, hoşnutluk,
memnunluk.
riayet:
uyma, tâbi olma.
riya:
iki yüzlülük, yalandan göste-
riş, samimiyetsizlik.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sevk:
yöneltme.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sürur:
mutluluk.
şuur:
bilinç; bir şeyin inceliklerini
iyice idrak etme, anlayış.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd et-
me.
tahrik:
hareket ettirme, harekete
geçirme.
takdirât:
takdirler, övgüler.
talebe:
öğrenci.
tarik-ı Hak:
hak ve hakikat yolu.
tavassut:
vasıta olma, aracı olma.
tekabbelâllah:
Allah kabul etsin
manasına gelen bir dua sözü.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
yed-i Kudret:
kudret eli, her şeyi
tutan Allah’ın kudret eli.
zaif:
zayıf.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
arî:
soyunmuş, kurtulmuş.
âsi:
günah işlemiş, günahkâr.
belağan ma belağ:
bol bol,
dolu dolu.
bilhassa:
özellikle.
ehl-i bid’a:
bid’atçılar, doğru
yoldan sapıp hurafelerin pe-
şinden gidenler.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
Feyyaz-ı Mutlak:
hiç bir kayıt
ve şarta bağlı olmadan çok
çok bereket ve bolluk veren
Allah (c.c.).
gaybî:
görünmeyen.
günahkâr:
günahlı, günah iş-
lemiş.
hâdim:
hademe, hizmetçi, hiz-
met eden, işe yarayan.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hâkim:
hükmeden.
halis:
saf, samimî.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hidayet:
doğru olan, hak
olan:.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
ihata:
kavrayış, anlayış.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
iktidarsız:
güç yetirememe,
bir işi gerçekleştirecek dere-
cede gücün olmaması.
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
îsâl:
ulaştırma, eriştirme.
iştiyak:
şevklenme, göreceği
gelme, özleme, tahassür.
kalbetmek:
bir halden diğer
bir hale çevirmek, değiştir-