Barla Lâhikası - page 573

Ve hem biraderzadem Abdurrahman tarafından On
Beş sene evvel İstanbul’da tab ettirilen Tarihçe-i Hayatı-
mın bir kısmına ait matbu risalemden üç nüshası tamam
ve beş altı nüshası noksan kitaplarımı;
Ve hem de İstanbul’da yeni huruf çıkmadan evvel tab
ettirdiğim Onuncu Söz namında gayet kıymettar haşri ve
kıyameti gündüz gibi ispat eden risalemi Ve daha bilme-
diğim hususî ve şahsî ve imanî evraklarımı ve risalelerimi
tekrar iade etmek üzere o taharri neticesinde alıp götür-
düler.
Bu taharriyatta o kadar ileri gidildi ki, altı ay evvel
oturduğum köşkten şimdiki oturduğum köşke nakledin-
ce, sandalye, şişe, demir ve sair eşyaya ait listeye varın-
caya kadar aldılar ve el’an da iade edilmedi.
Dokuz seneden beri bu memlekette ve bu kadar dost-
larımla temas ettiğim hâlde, şimdiye kadar hiçbir cürüm
bana isnad edilmedi ve hiçbir vukuatım da olmadı ve ha-
yatımda dai-i şüphe hiçbir emare vücut bulmadı. Ve
menfiliğim de sebepsiz; ve ancak ihtiyat ve tevehhüm
yüzünden olmakla, inziva ettiğim bir mağaradan çıkartı-
larak menfilerle birlikte nefyedildim. Bu müddet zarfında
siyasetle ve dünya ile alâkam olmadığına bu memleket-
teki dokuz senelik tarz-ı hayatımın şahadetiyle beraber,
risalelerimde gerek emniyet dairesi ve gerekse hükümet
dairesi dâî-yi şüphe bir şey bulamadıklarıdır.
(HAŞİYE)
BARLA LÂHİKASI | 573 |
menfi:
nefyedilmiş, sürgün edil-
miş, sürgün.
mucib-i telaş:
telaş sebebi, telaşı
gerektiren.
müddet:
süre, zaman.
nakl:
bir yerden başka bir yere ta-
şıma, yer değiştirme, aktarma.
nam:
ad, isim.
nefiy:
sürgün etme, cezalandıra-
rak başka bir yerde ikamet etme-
ye mecbur etme.
nüsha:
birbirinin aynı olan yazılı
metinlerden her biri.
risale:
kitap, eser.
sâir:
diğer, başka, öteki.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, hususî.
şehadat:
şahadetler, şahitlikler.
tab:
kitap basma, kitap baskısı,
baskı.
taharri:
arama, araştırma.
taharriyat:
araştırmalar, aramalar,
incelemeler, tahkik etmeler.
Tarihçe-i Hayat:
bir kimsenin ha-
yatını anlatan kitap; biyografi.
tarz-ı hayat:
hayat tarzı, yaşama
şekli.
tazyikat:
tazyikler, baskılar, zorla-
malar.
tevehhüm:
vehimlenme, yok ola-
nı var zannetmekle ümitsizliğe ve
korkuya düşme.
vukuat:
vuku bulan şeyler, hadi-
seler, olaylar.
zarfında:
içerisinde.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
biraderzade:
kardeş çocuğu,
yeğen.
Cây-ı dikkat:
dikkat edilecek
nokta, dikkat edilecek yer ve-
ya şey; dikkate değer.
cürüm:
hata, suç, kanuna zıt
hareket.
dâî-yi şüphe:
şüphe uyandı-
ran şey.
elan:
şimdi, şimdiki hâlde; he-
nüz, hâlâ, daha, bu ana kadar,
şu anda.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
emniyet:
güvenlik; polis teş-
kilatı.
evrak:
kitap safaları.
evrak:
üzerinde yazılı bilgiler
bulunan kağıt.
gayet:
son derece.
haşr:
yeniden dirilip toplan-
mak, ikinci diriliş.
huruf:
harfler.
hususî:
özel.
iade:
geri verme.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
imanî:
imana dair olan, iman-
la ilgili.
inziva:
bir köşeye çekilme,
tek başına yaşama, dünya iş-
lerinden vaz geçme, dünya-
dan el-etek çekme.
isnâd:
bir şeyi bir kimseye ait
gösterme.
ispat:
delil göstererek iddiayı
sağlamlaştırma.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah
tarafından tayin edilen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
köşk:
bahçe içinde yapılmış,
daha çok yazlık olarak kulla-
nılan süslü bina, kasr.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
HAŞİYE:
Cay-ı dikkattir ki, sekiz dokuz seneden beri zulüm ve tazyikat
altında gizlemeye mecbur olduğum en eski ve en mahrem evrakları anî
olarak taharri edip hiçbir şey bırakmayarak alındığı hâlde, mucib-i telâş
1...,563,564,565,566,567,568,569,570,571,572 574,575,576,577,578,579,580,581,582,583,...720
Powered by FlippingBook