Barla Lâhikası - page 575

veyahut bu husustaki zarar ve ziyanımın müsebbiplerin-
den tazminini dava ediyorum.
Tetimme:
Hükümetin kanunu, tarikat dersi vermeye
ve nüsha yazmaya ve nüfuz temin etmeye müsaade et-
mediği ve ben de bunlarla alâkadar olmadığım ve hükü-
met de yanıma gelen ziyaretçileri hoş görmediği için, ba-
zı adam müteaddit defa tarikat ve nüsha niyetiyle yanı-
ma gelmek istedi. Ben de hükümetin kanununa riayet et-
mek ve hükümet memurlarını sebepsiz kuşkulandırma-
mak için kabul etmeyip reddettim. Mesmuatıma göre,
bu hâlden muğber olanlar yalan ve asılsız bir surette is-
nadatta bulunmuş. Böyle hükümetin kanununa riayeten
reddettiğim kimseler yüzünden beni böyle sıkıştırmak-
tan, hilâf-ı kanun hareket etmediğim için böyle azap ver-
mek, kanunu dinlememeye mecburiyet vaziyetini veri-
yorlar manası çıkıyor.
Dokuz senedir dünyevî hayatıma gelen her türlü iş-
kencelere tahammül edip sabrettim, sükût ettim. Fakat
dünyalarına karışmadığım hâlde, böyle hayat-ı uhreviye-
me suikast suretindeki taarruz karşısında sabrım tüken-
di. Hakkımı aramak için ikame-i davaya mecbur oldum.
Said Nursî
ì@í
BARLA LÂHİKASI | 575 |
tetimme:
bir konuyu veya eseri
tamamlamak için eklenen kısım,
ek.
vaziyet:
durum.
ziyan:
zarar, kayıp.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
azap:
eziyet, işkence.
dava:
hak aramak maksadıy-
la mahkemeye müracaat et-
me.
dünyevî:
dünyaya ait.
hayat-ı uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
hilâf-ı kanun:
kanuna ters,
kanun dışı.
husus:
mevzu, konu.
iade:
geri verme.
ikame-i dava:
dava açma.
isnadat:
isnatlar, dayandırma-
lar, mal etmeler.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
mesmuat:
işitilen, duyulan,
haber alınan şeyler.
muğber:
gücenmiş, darılmış,
hatırı kalmış, gücenik, küskün.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
müsebbip:
sebep olan, ortaya
çıkmasına yol açan.
müteaddit:
çok, bir çok.
nüfuz:
şan şöhret tanınmışlık.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
riayet:
uygun davranış, tâbi
olma.
su-i kast:
kötü kasıt, kötü ni-
yet; kötü kasıtla iş yapma, tu-
zak kurma.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sükût:
susma, sessiz kalma.
taarruz:
saldırma, sataşma,
ilişme.
tahammül:
yüklenme, yüke
katlanma.
tarikat:
Allah’a ulaşmak için
şeyhin gözetiminde müridin
takip edeceği terbiye usul ve
yolu.
tazmin:
meydana getirilen za-
rarı ödeme, zararı karşılama.
1...,565,566,567,568,569,570,571,572,573,574 576,577,578,579,580,581,582,583,584,585,...720
Powered by FlippingBook