O cevabı, bundan evvel dört suale cevap ve muğayye-
bat-ı hamseye dair Sabri Efendi ve Hafız Ali’nin sualleri-
ne dair kısa cevabı, Hüsrev ile beraber okuyunuz. Müna-
sip görürseniz, üçü birden, ya On Altıncı Lem’a veya ya-
zılmayan On Dördüncü Mektup makamına kaim edilsin.
Hem yanlış var ise tashih edersiniz. Çünkü, cevapla-
rın aslı sünuhat olmakla beraber, tafsilâtında fikrim karı-
şarak yanlış edebilir. Hafız Ahmed Efendi On Dokuzun-
cu Mektubu yazacaktı; acaba başladı mı? Ona çok selâm
ediyorum. Yazı hizmeti ehemmiyetlidir, kaç cihette iba-
dettir.
Senin mübarek hanenizdeki masumlara dua ediyo-
rum. Ve malûm ders arkadaşlarına çok selâm ediyorum.
Keçeci Şeyh Mustafa Efendi bazı risaleleri yazıyordu. İn-
şaallah böyle kudsî hizmete öyle mübarek zatlar iştirak
ederler. Ona da bilhassa selâm ediyorum ve duasını isti-
yorum. Hacı İbrahim Efendi ve Bedreddin’i, Re’fet’i ta-
hattur ettikçe, ekseriyetle onları hatırlıyorum. Onlara da
bilhassa selâm ediyorum.
(1)
»/
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉ n
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
ì@í
bilhassa:
özellikle.
cihet:
yön.
dair:
ait, alakalı, ilgili.
dair:
alakalı, ilgili.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, çoğunlukla.
hane:
ev, mesken.
İnşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
iştirak:
katılma.
kâim:
birinin yerini tutan, bi-
rinin yerine geçen.
kudsî:
mukaddes, yüce, kut-
sal.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mugayyebat-ı hamse:
beş bi-
linmeyen şey, beş bilinme-
yen. (kıyametin ne zaman ko-
pacağı, yağmurun ne zaman
yağacağı, rahimlerde olanı, ki-
şinin yarın ne kazanacağı ve
kişinin nerede, ne zaman öle-
ceği.).
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
Münasip:
uygun, yerinde.
risale:
konu, bölüm.
sual:
soru.
sünuhat:
sünuhlar, akla gelen,
içe doğan şeyler.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar,
izahlar.
tahattur:
hatıra gelmek, hatır-
lamak.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
| 558 | BARLA LÂHİKASI