Başta Hüsrev, Bekir Bey, Rüştü, Lütfi, Hafız Ahmed,
Sezai, üç Hoca, üç Mehmed, hanenizdeki üç masum ve
kayınpederin olarak oradaki kardeşlerimize selâm ve dua
ediyorum.
(1)
»/
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉ n
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
ì@í
Œ
269
œ
30 Mayıs 1934, Çarşamba
(3)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ /
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, Sıddık, Müdakkik, Meraklı Kardeşim
Re’fet Bey!
Senin bende bir üstadın, bir kardeşin, bir dostun var.
Üstadını her risale içinde görüp görüşürsün. Kardeşini
sabah akşam dergâh-ı İlâhîde, manen ve hayalen, o se-
ni dua ile gördüğü gibi, sen de onu o suretle görebilirsin.
Bendeki dostunu görebilmek için buraya gelmekte zah-
met çekme. Çünkü, o dostun ziyarete liyakati yoktur. O
bir, siz çoksunuz. İnşaallah o gelir, sizi orada ziyaret
eder.
aziz:
değerli.
dergâh-ı İlâhî:
İlâhî dergâh, sı-
ğınak, Allah katı.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
İnşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
liyakat:
layık olma, ehliyet.
manen:
mana bakımından,
manaca.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
müdakkik:
tetkik eden, ince-
den inceye araştıran.
ne:
ev, mesken.
risale:
konu, bölüm.
sıddık:
hakikatı kabul eden.
suret:
biçim, şekil, tarz.
üstad:
öğretici, öğretmen.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
2.
Allah’ın adıyla.
3.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
| 550 | BARLA LÂHİKASI