Başta Hüsrev, Bekir Bey, Lütfi, Rüştü, Hafız Ahmed,
Sezai, Keçeci Şeyh Mustafa, Tenekeci Mehmed Efendi
gibi has kardeşlerinize selâm ve dua ediyorum.
(1)
»/
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉ n
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
ì®í
Œ
264
œ
(3)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ /
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz Kardeşim Re’fet Bey!
Bu sabah namazdan sonra başımı çevirdim, Re’fet
Bey’i gördüm zannettim. Geceleyin bir torba bal ve için-
de dolu altın, mübarek bir talebeme veriyordum. Arkam-
daki zat demek Re’fet Bey’in kalb ve ruhunu taşıyor.
Hem dellâlı olduğum hazinenin en kıymettar, en tatlı şe-
yi bizim vasıtamızla satın almak istiyor. Sonra gördüm
ki, senin ikinci bir nüshandır (yani Seyranî’dir.)
O rüyada ikiniz hissedarsınız, paylaşırsınız, her ne
ise... Sizin bu defa yazdığınız Söz ziyade hoşuma gittiği
için, evvelce sana dediğim gibi, başka hatlara nispeten
senin hattın gözüme eski dost göründüğünün sırrını an-
ladım ki, merhum biraderzadem Abdurrahman’ın hattına
benziyor. Bu hat kendini göstermeli. İştiyakın oldukça
böyle intihap ettiğin risaleleri yazsanız mübarek olur.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
biraderzade:
kardeş çocuğu, ye-
ğen.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden, tanıtan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvelce:
daha önce.
hatt:
yazı, el yazısı.
hazine:
zengin ve değerli kaynak.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
intihap:
seçme.
İştiyak:
aşırı isteme, çok fazla ar-
zu etme.
kalb:
insanın manevî bünyesinde-
ki hislerin ve duyguların mer-
kezi; gönül, dil.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
mukabil:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kut-
lu, uğurlu.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
zılı metinlerden her biri.
risale:
konu, bölüm.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
selâm:
selâm, esenleme; Al-
lah’ın rızasını kazanmak için
mü’minlerin birbirine ettiği se-
lâmün aleyküm şeklindeki
dua.
Şeyh:
tarikat dersi veren ma-
nevî lider, mürşit.
talebe:
öğrenci.
vasıta:
aracılık.
zat:
şahıs.
ziyade:
çok, fazla, artık.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
2.
Allah’ın adıyla.
3.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
| 542 | BARLA LÂHİKASI