Barla Lâhikası - page 553

Hatta avam ve havas beyninde tearüf etmiş olan insa-
nın letaif-i aşeresi, ehl-i tarikın letaif-i aşeresiyle münase-
bettardır. Meselâ vicdan, asap, his, akıl, heva, kuvve-i
şeheviye, kuvve-i gadabiye gibi letaifi, kalb, ruh ve sırra
ilâve edilse, letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir. Da-
ha bu letaiften başka saika, şaika ve hiss-i kable’l-vuku
gibi çok letaif var. Bu meseleye dair hakikat yazılsa çok
uzun olur. Vaktim de kısa olduğundan, kısa kesmeye
mecbur oldum.
Senin ikinci sualin olan, mana-i ismî ile mana-i harfî-
nin bahsi ise, ilm-i nahvin umum kitapları başlarında o
mesele izah edildiği gibi; ilm-i hakikatin
Sözler
ve
Mek-
tubat
’lar namındaki risalelerinde temsilâtla kâfi beyanat
vardır. Senin gibi zeki ve müdakkik bir zata karşı fazla
izahat fazla oluyor.
Sen âyineye baksan, eğer âyineye şişe için bakarsan,
şişeyi kasten görürsün; içinde, Re'fet’e tebeî, dolayısıyla
nazar ilişir. Eğer maksat, mübarek simanıza bakmak için
âyineye baktın; sevimli Re’fet’i kasten görürsün,
(1)
n
Ú/
?p
dÉn
îr
dG o
øn
°ùr
Mn
G *G n
?n
QÉn
Ñn
àn
a
dersin. Âyine şişesi tebeî, do-
layısıyla nazarına ilişir. İşte birinci surette âyine şişesi ma-
na-i ismîdir; Re’fet mana-i harfi oluyor. İkinci surette âyi-
ne şişesi mana-i harfîdir, yani kendi için ona bakılmıyor,
başka mana için bakılır ki, akistir. Akis mana-i ismîdir.
Yani
(2)
/
¬p
°ùr
Øn
f »/
a »k
æ`r
©n
e '
¤n
Y s
?n
O
olan tarif-i isme bir cihette
BARLA LÂHİKASI | 553 |
duygusu, dünya zevklerine istek
duygusu; yeme, içme, konuşma,
uyuma istek ve hissi gibi kabili-
yetler.
letaif:
manevî duygular.
letaif-i aşere:
on lâtif duygu, on
âdet lâtifeler.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
mana-i harfî:
bir şeyin kendisini
değil de sanatkârını, ustasını, sa-
hibini bilip tanıtan mana.
mana-i ismî:
bir şeyin kendi başı-
na taşıdığı anlam.
meselâ:
misal olarak, şunun gibi,
söz gelişi, faraza.
mesele:
önemli konu.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
müdakkik:
tetkik eden, inceden
inceye araştıran.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
nam:
ad, isim.
nazar:
dikkat.
risale:
kitap, eser.
saika:
sevk eden, sürükleyen, se-
bep olan.
sır:
kalbe konulan bir lâtife.
sima:
yüz hatlarının toplu görünü-
şü, yüz, çehre, beniz.
sual:
soru.
suret:
biçim, tarz.
şaika:
şevkli, hevesli, istekli, arzu-
lu.
tarif-i ism:
bir şeyin kendi başına
taşıdığı anlam.
tearüf:
bir şeyin herkes tarafından
bilinmesi.
tebeî:
kasdî olmayan, tâbi olarak
başkasının vücudu ile devam
eden.
temsilât:
temsiller, örnekler.
umum:
bütün.
vicdan:
his, duygu.
zat:
kişi, şahıs, fert.
akis:
yansıma.
asap:
sinirler.
avam:
kültürlü, yüksek taba-
kadan olmayan; cahil halk ta-
bakası.
âyine:
ayna.
bahis:
bahs, konu yapma, an-
latım.
beyanat:
açıklamalar, izahlar.
beyn:
arasında.
dair:
ait, alakalı, ilgili.
ehl-i tarik:
bir tarikate men-
sup olan, derviş.
hakikat:
gerçek, doğru.
havas:
okumuşlar, bilginler,
âlimler.
heva:
hoşlanma.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vu-
kuundan önce hissetme, bir
hadisenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
ilâve:
ekleme, katma.
ilm-i nahiv:
gramer ilmi, dil
bilgisi.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
izahat:
izahlar, açıklamalar.
kâfî:
yeterli.
kasten:
bile bile, isteyerek,
kasıtlı olarak.
kuvve-i gadabiye:
hiddet, öf-
ke duygusu.
kuvve-i şeheviye:
cinsî istek
1.
Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir. (Mü'minun Suresi: 14.)
2.
Kendi manasına işaret eder.
1...,543,544,545,546,547,548,549,550,551,552 554,555,556,557,558,559,560,561,562,563,...720
Powered by FlippingBook