itibarî satırlarına ve baştaki yaprağın cilt üstünde isminin
iki satırı ilâvesiyle bin üç yüz kırk iki (1342) ilh… Hem o
mebhastaki bu cümle, hem ahirdeki beyaz sahifeyi
saymak cihetiyle altmış altı olup baştaki ayetin melfuz alt-
mış altı hurufuna tevafuk ediyor. Birinde, ahirdeki iki be-
yaz sahifeyi saymak cihetiyle altmış yedi olup, baştaki
ayetin melfuz altmış yedi hurufuna tevafuk ediyor. O ayet
Sure-i İhlâs’ın hurufatına, hem Lâfzullahın makam-ı ebce-
dîsine tevafuk ediyor, denilmeli. Biz bir nüshayı öyle yap-
tık, size gönderiyoruz. Yanınızdaki nüshaları ona göre
yap. Eğirdir’deki nüshaları da öyle yapınız.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉn
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
ìí
Œ
242
œ
(3)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ /
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’â-
niyede Samimî ve Kuvvetli Arkadaşlarım Sabri,
Hüsrev, Ali, Re’fet, Bekir, Lütfi, Rüştü!
Cenab-ı Hakka hadsiz şükrolsun ki, sizleri hudutsuz bir
sahra-i hakikatte bana enis arkadaş ve yoldaş vermiş. Bu
ahir:
en son, en sondaki.
aziz:
değerli.
cihet:
yan, yön, taraf.
cild:
kitap kabı.
enis:
dost, arkadaş; yar, sevgili,
yoldaş.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikî:
gerçek.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
hudut:
hudutlar, sınırlar.
huruf:
harfler.
hurufat:
harfler.
ilâve:
ekleme, katma.
itibarî:
gerçek olmayan, var-
sayılan.
lâfzullah:
Allah lâfzı.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili
makam, ebcedî mana, ebcedî
hesap.
mebhas:
bab, fasıl.
melfuz:
söylenmiş, söylenilen,
okunan.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
nüsha:
yazılı, yazılmış şey.
sıddık:
çok doğru, çok dürüst.
sahife:
sayfa.
sahra-i hakikat:
hakikat ova-
sı, doru ve asıl ilim alanı.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
yoldaş:
yol arkadaşı.
ziyade:
çok, fazla, artık.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
2.
Allah’ın adıyla.
3.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmet ve berekâtı üzerinize olsun.
| 498 | BARLA LÂHİKASI