Barla Lâhikası - page 501

Demek bu Onuncu Sözde ve
İşaratü’l-İ’caz
’daki ekse-
riyet-i mutlakanın tevafukatı, gizli bir işaret-i gaybiyeyi
tazammun ediyorlar. Mecmuunda işaret bulunsa yeter.
Her cüz’ünde işareti göstermek lâzım değildir, fakat her
cüz işaretin malıdır ve onun hikmetine tâbidir. Size ace-
le edip, en evvelki işaret olunan nüshayı göndermiştim.
Az haşiyeleri sonra ilâve ettik. Bu defa Süleyman Efendi
ile gönderilen nüsha ile mukabele ediniz, tekmil ediniz ve
Halil İbrahim Efendi ile gönderilen nüsha ile yine bu nüs-
ha ile mukabele ederek sonra Asım Bey’e gönderiniz.
Bu defaki Hulûsî Bey’in mektubunu size gönderdim.
İşaret ettiğim iki kavis içerisinde bulunan kısım Yirmi Ye-
dinci Mektubun Dördüncü Zeylinde yazılacak. Kavisler
haricinde bulunan ve üzerlerine kırmızı çizgi çekilenler
yazılmayacaktır.
Hafız Ahmed ve Mehmed Celâl ve Hafız Veli gibi kal-
bi cezbeli dostlarıma ve tarik-ı hakikatte sair kardeşleri-
mize selâm ediyorum. Hafız Veli ile çendan geç görüş-
tük, fakat Hafız Veli’nin burada Mehmed Usta isminde
on senelik halis bir dostu bulunduğundan ve o Mehmed
Usta benim sekiz senedir tarik-ı ahirette gayet ciddî bir
kardeşim olduğundan, Hafız Veli’ye de o münasebetle es-
ki dost nazarıyla bakıyorum. O bana mektup yazmıştı; va-
kit bulamıyorum ki, mektubuna cevap vereyim. Ehl-i kalb
için bazen sükût dahi bir konuşmaktır.
(1)
»/
bÉ n
Ñ`r
dGn
ƒo
g »/
bÉ n
Ñ`r
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
BARLA LÂHİKASI | 501 |
cezbe:
çekme, çekim; heye-
cen, coşkunluk.
ciddî:
mühim, önemli.
cüz:
kısım, parça.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
ehl-i kalb:
kalbi uyanık, basi-
reti ziyade olan.
gayet:
son derece.
halis:
gerçek.
hariç:
dışarı.
haşiye:
dipnot.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
ilâve:
ekleme, katma.
kavis:
parantez işareti “( )”.
mecmu:
bütün hepsi.
mukabele:
karşılıklı okuma.
münasebet:
vesile, -dan dola-
yı.
nazar:
düşünme, fikir, mülâ-
haza, niyet.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
zılı metinlerden her biri.
nüsha:
yazılı, yazılmış şey.
sâir:
diğer, başka, öteki.
sükût:
susma, sessiz kalma.
tâbi:
uyan, bağlanan.
tarik-ı ahiret:
ahiret yolu.
tarik-ı hakikat:
hakikat yolu.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
tekmil:
tamamlama, noksan-
larını giderme, bitirme.
zeyl:
ek, ilâve.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
1...,491,492,493,494,495,496,497,498,499,500 502,503,504,505,506,507,508,509,510,511,...720
Powered by FlippingBook