Œ
246
œ
Yirmi Sekizinci Mektubun Sekizinci
Meselesinin İkinci Nüktesi
Eğer denilse
:
fiu “tevafukat-ı gaybiye” eğer bir mezi-
yet-i belâgat olsa idi, Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan belâgatlerin
envaından en ileride olduğu gibi, bu nevide de en ileri ol-
mak lâzım gelirdi. Eğer bir meziyet-i belâgat değil; neden
büyük bir ikram-ı İlâhî sayıyorsunuz? Hem hangi kitap
olursa olsun bu nevi tesadüfat içinde çok bulunabilir.
Elcevap:
Kur’ân-ı Hâkim
(1)
n
¿ƒo
¶p
aÉn
ën
d o
¬ n
d És
fp
Gn
h n
ôr
c u
òdG Én
ær
ds
õn
f o
ør
ën
f És
fp
G
sırrıyla, her zamanda
bir milyondan fazla hafızların kalbinde manen yazdırmak
lâzım geldiği için, hıfzı çok işkâl edecek ve hafızları çok
azaltacak olan şu nevi tevafukat-ı müteşabihe Kur’ân-ı
Hakîm’de çok ileri gitmemiştir. Ehl-i hıfza, rahmet için-
de mutabık-ı mukteza-i hâl bir manevî belâgati, bu mezi-
yet-i belâgatin terkiyle yapmıştır.
Çok defa kısa kesmekle, çok uzun manaları ifade et-
mesi gibi, hem şu tevafukat-ı belâgat olmasa da, madem
içinde eser-i kast ve şuur görünür, kast ve şuur ise, bil-
müşahede ve bilitiraf, müellif ve müstensihlerin değil, el-
bette bir dest-i gaybînin tanzimiyledir. Ve o dest-i gaybi-
nin bu tarz müdahalesi ise, alâmet-i kabuldür ve rızaya
alâmet-i kabul:
kabul olunduğu-
nu belirten işaret, kabul belirtisi.
belâgat:
bir şeyde saklı bulunan
derin anlam.
bilmüşahede:
görerek, bizzat şa-
hit olarak.
dest-i gaybî:
görünmez el; Allah’ın
yardımı.
ehl-i hıfz:
hıfz edenler, hafızlar,
ezberleyenler.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
eser-i kast:
kast eseri, bilerek ya-
pılan, maksatlı oluşu belirten.
hafız:
Kur’ân-ı Kerîm’i tamamen
ezberleyen ve okuyan kimse.
ifade:
anlatma, anlatım, anlatış.
ikram-ı İlâhî:
Allah’ın ikram ve ih-
sanı.
işkâl:
müşküllük, güçlük, zorluk.
kasd:
niyet, kurma.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
Kur’ân-ı Mucizül Beyan:
açık-
lamalarıyla akılları benzerleri-
ni yapmaktan aciz bırakan
Kur’an.
manen:
mana bakımından,
manaca.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mesele:
konu.
mutabık-ı mukteza-i hâl:
hâ-
lin gereğine uygun.
müdahale:
karışma, araya gir-
me, sokulma.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müstensih:
istinsah eden, bir
yazının kopyasını çıkarıp ço-
ğaltan.
nevi:
çeşit.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
rıza:
razı olma, hoşnutluk.
rahmet:
şefkat, merhamet,
bağışlama ve esirgeyicilik.
sır:
gizli hakikat.
şuur:
bilinç.
tanzim:
düzenleme, sıralama,
tertipleme.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tesadüf:
rastlantı.
tevafukat-ı gaybiye:
gaybî ve
manevî bir inayetle yapılan,
hizmetlere akseden yardım-
lar, görülen kolaylıklar.
1.
Şüphesiz ki zikri (vahyi, Kur’ân’ı) Biz indirdik ve onu koruyacak olan da Biziz. (Hicr Suresi: 9.)
| 508 | BARLA LÂHİKASI