Sabri, Süleyman, Hüsrev, Bekir, Tevfik, Galib sizlere se-
lâm ederler. On Dokuzuncu Mektubun Dördüncü
Cüz’ünü, On Beşinci Nükteli işarete kadar tashih ettim.
Acele göndermek lâzım geldi, vakit bulamadım, tam tas-
hih edeyim.
Sen evvelâ On Beşinci Nükteli İşaretten sonra, kendi
nüshanızla mukabele edip tashih ediniz, sonra tebyiz edi-
niz. Yirmi Sekizinci Mektubun Yedinci Meselesinde,
acip bir tevafuk görüldü, şöyle: İki sahife baştan başa yal-
nız baştaki satır müstesna, yirmi dokuz satır şuur ve ihti-
yârımızın haricinde bütün (elif) gelmiş. Bu bütün (elif)
Yirmi Sekizinci Mektuptan Yirmi Dokuzuncu Mektuba
ehemmiyetli bir işaret-i gaybiyedir, diyordu. Sonra nu-
munesini size göndereceğiz.
Said Nursî
ì®í
Œ
250
œ
[Said Nursî’nin fıkrasıdır.]
(2)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ /
¬p
ª°r
SÉp
H
(3)
o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, Sıddık, Hakikatli Ahiret Kardeşim ve
Ciddî ve Kuvvetli Arkadaşım!
Kur’ân-ı Hakîm’in baş haşiyelerinde, âyât-ı Kur’â-
niyenin adedi altı bin altı yüz altmış altı olmakla,
BARLA LÂHİKASI | 517 |
doğruluk, vefa, sürekli bağlılık.
hariç:
dışta bırakılmak üzere.
haşiye:
bir eserin metnini şerh ve
izah eden kitap.
ihtiyâr:
irade, tercih.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili işa-
ret; Hz. Peygamber, müçtehit
imamlar tarafından gayba ait ve-
rilen haberler, işaret yolu ile yapı-
lan açıklamalar.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
lâzım:
gerek, gerekli, lüzumlu.
mesele:
konu.
mukabele:
karşılık verme, karşıla-
ma.
müstesna:
istisna olan, kaide dışı.
nükte:
ince manalı, düşündürücü
söz.
nümune:
örnek.
nüsha:
birbirinin aynı olan suret-
lerin her biri.
sıddık:
hakikatı kabul eden.
şuur:
bilinç.
tashih:
düzeltme, yanlışını gider-
me.
tebyîz:
müsveddeyi temize çek-
me, beyaza çekme.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
ahiret:
öbür dünya, ikinci ha-
yat.
ayat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
ayetleri.
aziz:
değerli.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
Cüz:
parça.
ehemmiyetli:
önemli.
evvelâ:
öncelikle.
hakikat:
kadirbilirlik, sadakat,
1.
Allah’ın adıyla.
2.
Hiç bir şey yoktur ki Onu övüp Onu tespih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.