Üçüncüsü:
O zat müşteridir ki ilişmiş. Müşteri olma-
yan lâkayt kalır. İnşaallah ileride tam istifade edecek.
Bu nüktenin bir güzel mealini ya sen, ya Abdülmecid
kaleme alıp, benim selâmımla, memnuniyetimle beraber
o zata gönderebilirsiniz.
Mahallenizin imamı Hafız Ömer Efendi’ye selâm et ve
de ki, ben onu kabul ettim. Talebelik şartlarını da ona
söyle. Pederiniz ve Fethi Bey ve Hoca Abdurrahman,
Sözler
’i ciddî dinlemeleri beni çok mesrur ediyor. Ben
onlara dua ediyorum. Onlar da bana dua etsinler. Seyda
namındaki zat pederinizin intisap ettiği zat değil; ondan
evvel gelmiş, iştihar etmiş bir zattır. Başta Sabri, Süley-
man, Tevfik, bütün ihvanlar size selâm ediyorlar.
Kardeşiniz
Said Nursî
ì®í
Œ
248
œ
(1)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
p
äGn
ôp
°TÉn
Y p
On
ón
©p
H o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
(2)
p
¥Gn
ôp
Ør
dG p
?És
`jn
G p
?p
F = Én
bn
O
Aziz, Sıddık Kardeşim!
Sana bu defa Yirmi Dokuzuncu Mektubun üçüncü kıs-
mını ve beşinci kısmını gönderiyorum. Üçüncü kısımda
bir sır var. Ramazanda bir saatte, benimle müsevvit zat
hasta iken sür’atle yazılmış. Göreceğiniz tarz, aynen
aziz:
değerli.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
ihvan:
kardeşler.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
intisap:
mensup olma, bağlanma,
girme.
istifade:
faydalanma, yararlanma.
iştihar:
meşhur olma, şöhret bul-
ma, tanınma.
lâkayt:
kayıtsız, ilgisiz.
meal:
mana, anlam, mefhum.
memnuniyet:
memnunluk, se-
vinçli oluş.
mesrur:
sevinçli, memnun.
müsevvit:
başkasının temize çe-
keceği müsveddeyi yazan,
nüshayı yazan.
müşteri:
istekli.
nam:
lâkap.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
peder:
baba, ata.
sıddık:
hakikati kabul eden.
sır:
gizli hakikat.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1.
Hiç bir şey yoktur ki Onu övüp Onu tespih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
2.
Ayrılık günlerindeki dakikaların aşireleri sayısınca, Allah’ın selâmı, rahmet ve berekâtı üze-
rinize olsun.
| 514 | BARLA LÂHİKASI