ile zaman-ı Âdem’den tâ kıyamete kadar eyyam-ı şer’iye
ile tabir edilen yedi bin seneden fetret-i mutlakanın za-
manı tarh edildikten sonra altı bin altı yüz altmış altı se-
ne kadar, din-i İslâm’ın sırrını neşreden hakikat-i
Kur’âniye, küre-i arzda ayrı ayrı perdeler altında neşr-i
envar edeceğine, âyâtın adedi işaret ediyor demektir.
İ
KİNCİ
E
SAS
:
Malûmdur ki, küre-i arzın mihveri üstünde-
ki hareketiyle gece-gündüzler ve medar-ı senevîsi üstün-
deki hareketiyle seneler hâsıl oluyor. Güneşle beraber
her bir seyyarenin, belki sevabitin ve Şemsü’ş-Şümus’un
dahi, her birinin mihveri üstünde eyyam-ı mahsusalarını
gösteren bir hareketi ve medarı üzerinde deveranı dahi,
bir nevi seneleri gösteriyor. Hâlık-ı Arz ve Semavat’ın hi-
tabat-ı ezeliyesinde o eyyam ve seneleri dahi irae ettiği-
ne delili şudur ki: Furkan-ı Hakîm’de
(1)
@ n
¿ht
óo
©n
J És
ªp
e m
án
æ°n
S n
?r
dn
G o
?o
QGn
ór
?p
e n
¿Én
c m
?r
ƒn
j »/
a p
¬r
«n
dp
G o
êo
ôr
©n
j s
ºo
K
(2)
m
án
æ°n
S n
?r
dn
G n
Ú°/
ùr
ªn
N o
?o
QGn
ór
?p
e n
¿Én
c m
?r
ƒn
j »/
a p
¬r
«n
dp
G o
ìht
ôdGn
h o
án
µp
`=Ä` '
`?n
ªr
dG o
êo
ôr
©n
J
gibi ayetler ispat ediyor.
Evet kış günlerinde ve şimal taraflarında, gurup ve tu-
lû mâbeyninde dört saat günden ve bu yerlerde kışta se-
kiz-dokuz saatten ibaret eyyamlardan tut, tâ güneşin
mihveri üstünde bir aya yakın yevminden, hatta koz-
moğrafyanın rivayetine göre tâ “Rabbü’ş-Şi'ra” tabiriyle
Kur’ân’da namı ilân edilen ve şemsimizden büyük “Şi'ra”
namında diğer bir şemsin, belki bin seneden ibaret olan
gününden, tâ Şemsü’ş-Şümus’un mihveri üstündeki
BARLA LÂHİKASI | 519 |
şan.
ilân:
yayma, duyurma, bildirme.
irae:
gösterme, göstererek öğret-
me.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah ta-
rafından tayin edilen bir vakitte
yıkılıp mahvolması.
kozmografya:
astronominin, ma-
tematik ve fiziğin yalnız temel
kavramlarından yararlanarak en
belli başlı olayları ele alan dalı.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
mâbeyn:
ara, aralık, iki şeyin ara-
sı.
medar:
yörünge.
medar-ı senevÎ:
dünyanın güneş
etrafında dönerken çizdiği farazî
daire, bir yıllık daire, dünyamızın
bir senede döndüğü yörünge.
mihver:
eksen, yörünge.
nam:
ad, isim.
neşr:
herkese duyurma, yayma,
tamim.
neşr-i envar:
nurun neşri ışığın
yayılması.
nevi:
çeşit.
Rabü’ş-Şi’ra:
Kur’ân’da ismi geçen
çok büyük bir yıldızın ismi.
rivayet:
bir haber, söz veya olayı
nakletme.
semavat:
semalar, gökler.
sevabit:
sabiteler, sabit olanlar.
seyyare:
gezegen.
şems:
güneş.
Şemsü’ş-Şümus:
güneşlerin güne-
şi, en büyük güneş, bizim güneşi-
miz saniyede beş saatlik bir me-
safeyi kestirecek bir hızla bu bü-
yük güneşe doğru hareket eder.
şimal:
kuzey.
tabir:
ifade, söz.
tarh:
bırakma, atma.
tulû:
doğma, doğuş.
yevm:
gün, yirmi dört saatlik za-
man.
delil:
iz, nişan, emare.
deveran:
dönme, dönüp do-
laşma.
din-i İslam:
İslam dini.
envar:
nurlar, aydınlıklar, ışık-
lar.
eyyam:
günler, gündüzler.
eyyam-ı şer’iye:
din günleri.
Kur’ân’ın tarif ettiği gün ölçü-
sü.
fetret-i mutlaka:
özel günler.
Furkan-ı Hakîm:
doğruyu
yanlıştan ayıran hikmetli
Kur’ân.
gurup:
güneşin batması.
hakikat-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
hakikatı, Kur’ân’ın ifade ettiği
gerçek.
Hâlık-ı Arz:
yeryüzünün yara-
tıcısı, Allah.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
hitabat-ı ezeliye:
ezelî hitap-
lar, Allah’ın cinlerle ve insan-
larla konuşması olan Kur’ân-ı
Kerîm.
ibaret:
meydana gelen, olu-
1.
Sonra bütün işler, sizin gününüzle bin sene kadar uzun olan Kıyamet Gününde Ona arz edi-
lir. (Secde Suresi: 5.)
2.
Melekler ve Cebrail, elli bin sene uzunluğunda bir gün olan Kıyamet Gününde, Allah’ın em-
rini almak üzere arşa yükselirler. (Mearic Suresi: 4.)