talebeler yazar, onlardan bilâhare alır yazarsınız ve on-
larla teşrik-i mesai edersiniz. Altı senedir Isparta’da cid-
dî talebelerin çıkmasına muntazırdım, bekliyordum.
El-
minnetü lillâh
, şimdi sizin ile beraber birkaç tane çıkma-
ya başladı. Çünkü bir talebe, yüz dosta müreccahtır.
Sözler namındaki envar-ı Kur’âniye ise, en mühim iba-
det olan ibaret-i tefekküriye nev’indendir. Şu zamanda
en mühim vazife, imana hizmettir. İman, saadet-i ebedi-
yenin anahtarıdır.
(1)
»/
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉ n
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
ì®í
Œ
253
œ
(3)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(2)
@ /
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Ciddî, Sıddık, Dikkatli, Hakikatli Kardeşim
Re’fet Bey!
Cenab-ı Hak yeni hayatınızı mübarek eylesin ve refi-
ka-i hayatınızı hayat-ı ebediyenizde, Otuz İkinci Sözün,
Üçüncü Mevkıfının ahirlerindeki Üçüncü İşarette, refi-
ka-i hayata dair vade ve sıfâta mazhar eylesin, âmin.
Bu defaki mektubun çok güzeldir. Arkadaşlarının fık-
raları içerisinde Yirmi Yedinci Mektup içine derç edece-
ğim. Ara sıra yazı ile meşgul olsanız, iyi olur. İnşaallah
ahir:
son.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
bilâhere:
sonra, sonradan, sonra-
ları.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
ciddî:
mühim, önemli.
dair:
alakalı, ilgili.
derc:
sokma, içine alma.
El-minnetü lillâh:
Allah’a minnet,
minnet (şükür, teşekkür) ancak
Allah’adır.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hakikatli:
vefakâr.
hayat-ı ebediye:
ebedî ve sonsuz
hayat, ahiret hayatı.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
kavuşma; nail olmuş, erişmiş,
kavuşmuş.
muntazır:
bekleyen, gözeten.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kut-
lu, uğurlu.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müreccah:
tercih edilen, üs-
tün tutulan.
nam:
ad, isim, lakap.
nev:
cins.
refika-i hayat:
hayat arkada-
şı, eş.
saadet-i ebediye:
sonu olma-
yan, sonsuz mutluluk.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sıfat:
vasıf, nitelik.
talebe:
öğrenci.
teşrik-i mesai:
mesaileri bir-
leştirme, birlikte çalışma, işbir-
liği yapma, bir işi beraber yap-
ma.
vaad:
yapılmasına söz verilen
şey.
vazife:
dinî mükellefiyet, yü-
kümlülük.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
2.
Allah’ın adıyla.
3.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
| 524 | BARLA LÂHİKASI