Œ
251
œ
On Beşinci Notanın Üçüncü Meselesi
Ey insan ve ey nefsim, muhakkak bil ki: Cenab-ı Hak-
kın sana in’am ettiği vücudun, cismin, azaların, malın ve
hayvanatın ibahadır, temlik değildir. Yani, istifaden için
kendi mülkünü senin eline vermiş, istifade et diye ibaha
etmiş. Senin gibi, idare etmekten hakikaten âciz ve ted-
birden cidden cahil bir şahsa temlik etmemiş. Çünkü,
mülk olarak verse idi, idaresini sana bırakmak lâzım ge-
lirdi.
Acaba en kolay, en zahir ve daire-i ihtiyâr ve şuurda
dâhil olan bir midenin idaresini yapamadığın hâlde; na-
sıl göz ve kulak gibi daire-i ihtiyâr ve şuurun haricinde
idare isteyen şeylere malik olabilirsin?
Madem sana verilen hayat ve hayatın levazımatı tem-
lik değil, ibahadır. Elbette ibahanın düsturuyla hareket
etmek lâzımdır. Yani nasıl bir zat, ziyafete misafirleri da-
vet eder. Onlara, meclis ziyafetindeki eşyadan ve ziyafet-
ten istifadeyi ibaha ediyor, temlik etmiyor. İbaha ve ziya-
fetin kaidesi ise; mihmandarın rızası dahilinde tasarruf
etmektir. Öyle ise israf edemez, başkasına ikram ede-
mez, sofradan kaldırıp başkasına sadaka veremez, döke-
mez, zayi edemez. Eğer temlik olsa idi, yapabilirdi ve
kendi arzusuyla hareket edebilirdi.
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
aza:
organlar, uzuvlar.
cahil:
tecrübesiz, acemi, toy.
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
dahil:
nüfuz, tesir, etki.
daire-i ihtiyâr:
seçme, isteme,
tercih etme dairesi.
düstur:
kanun, kural, esas, pren-
sip.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
hariç:
bir şeyin dışında kalma.
İbaha:
emanet.
ibaha:
mübah kılma, bir şeyi
haram olmaktan çıkarak ser-
best bırakılması.
idare:
döndürme, çevirme,
yönetme.
ikram:
bağış, ihsan.
in’am:
nimet verme, nimet-
lendirme, ihsan etme.
israf:
gereğinden fazla.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
kaide:
kural, esas, düstur.
lâzım:
gerek, gerekli, lüzumlu.
levazımat:
lüzumlu maddeler,
ihtiyaç maddeleri.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
malik:
sahip.
meclis:
topluluk, hey’et, cemi-
yet, encümen.
mesele:
konu.
mihmandar:
misafir kabul
eden, ev sahibi.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
tasarrruf hakkı bulunan her
şey.
nefs:
hayat, ruh, can.
rıza:
razı olma, hoşnutluk.
sadaka:
Allah rızası için ihtiyaç
sahibi fakirlere yapılan yar-
dım.
şuur:
bilinç.
tasarruf:
sarf etme, tutum,
güzel idare etmek.
tedbir:
idare etme; önlem, ça-
re.
temlik:
mülk olarak verme.
zahir:
görünen, görünücü.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zayi:
elden çıkmış, zarar, zi-
yan.
ziyafet:
misafir kabul etme,
misafire yedirip içirme.
| 522 | BARLA LÂHİKASI