Barla Lâhikası - page 497

bir inayet var. Adî olsun, yüz emsali bulunsun, yine bize
fevkalâde bir inayet, bir ikram-ı Rabbanîdir.
Ü
ÇÜNCÜSÜ
:
Bilirsiniz ki, fazla iştigalâttan yorgun düş-
müş bir fikir kendini eğlendirmek, istirahat etmek ister.
Biz meşgul olduğumuz pek derin, pek geniş ve pek cid-
dî olan hakaik-ı Kur’âniye ve imaniye, fazla meşguliyeti-
mizden gelen yorgunluğu tahfif edecek ve yorgun fikri-
mizi neşelendirecek ve eğlendirecek tevafukat nev’inden
lâtif bir sanat-ı bedîiye suretinde bir lütfunu gösterdi.
Hem o lâtif ve hafif ve mahbup ve cazibedar tevafukat-
taki inayet bir anahtar hükmüne geçip, Kur’ân’ın bir ha-
zine-i esrarına bir nevi rehber olduğu için ziyade ehem-
miyet verdim. Yoksa hizmetimize terettüp eden ve yar-
dım eden inayet-i Rabbaniye o kadar çoktur ki, eğer say-
sam binden geçer.
Şu Onuncu Sözün hurufatındaki sır hiç kimsenin sun’
ve ihtiyârıyla olmadığını herkes tasdik ettiği için daha
ehemmiyetli göründü. Fakat ben mutlak işarete ehemmi-
yet verdim. Lâkin tafsilâtını ehemmiyetle tedkik edeme-
dim. En iyi bir tarzda beyan edemedim. Bir-iki saat zar-
fında nota nev’inden işaretler koydum. Birinci defaya iti-
mat edip daha tedkik etmedim. Hâlbuki, tabiratımda ba-
zı kusur var, fehmi işkâl eder. Isparta’daki kardeşlerimiz
maksadı anlamamışlar, hakları var. Çünkü, o ibare o
maksudu ifade edemiyor. Madem öyledir, bu sözün lâtif
tevafukat-ı harfiyesindendir ki, (mebhasındaki) hem sahi-
fenin Yirmi İki olmak itibarıyla yazı bulunanların yerinde
(yarısından ziyade yazılı bulunan sahifelerin) hakikî ve
BARLA LÂHİKASI | 497 |
habbet edilen.
maksut:
istenilen şey, istek, arzu,
gaye.
mebhas:
bab, fasıl, kısım, konu.
meşguliyet:
meşgul olma, bir iş
yapma.
mutlak:
kesin.
nev:
türlü, çeşit.
nevi:
çeşit.
nota:
öz olarak kağıda yazmak.
sır:
gizli hakikat.
sahife:
sayfa.
sanat-ı bedîiye:
güzel, harika sa-
nat.
sun:
yapış, yapma.
suret:
biçim, tarz.
tabirat:
tabirler, ifadeler, terimler,
deyimler.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
tahfif:
hafifletme, yükünü azalt-
ma.
tarz:
biçim, şekil.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
terettüp:
ait olma, icabetme, ge-
rekme.
tetkik:
dikkatle araştırma, incele-
me.
tevafukat:
uygunluk.
tevefukat-ı harfiye:
harfler ara-
sındaki gizli uygunluklar, birbirine
uymalar.
zarfında:
içerisinde, belli bir za-
man süresinde.
ziyade:
çok, fazla.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehemmiyetli:
önemli.
fehm:
anlayış, akıl.
fevkalâde:
olağanüstü.
hakaik-ı Kur’âniye:
Kur’ân ait
olan ve ondan gelen gerçek-
ler.
hazine-i esrar:
gizli, sırlı hazi-
neler.
hurufat:
harfler.
hükmüne:
yerine, değerine.
ibare:
metin, cümle veya bir
kaç cümleden oluşan söz gru-
bu.
ifade:
anlatma, anlatım, anla-
tış.
ihtiyâr:
irade, tercih.
ikram-ı Rabbanî:
bütün var-
lıkları terbiye ve idare eden
Allah’ın ikramı, ihsanı ve şeref-
lendirmesi.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inayet-i Rabbanîye:
her şeyin
terbiye ve idare eden Cenab-ı
Hakk’ın yardımı.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
işkâl:
müşküllük, güçlük, zor-
luk.
iştigalât:
meşguliyetler, çalış-
malar, uğraşmalar.
itibarî:
dolayısıyla.
itimat:
dayanma, güvenme.
lâtif:
tatlı, şirin.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mahbup:
sevgili, sevilen, mu-
1...,487,488,489,490,491,492,493,494,495,496 498,499,500,501,502,503,504,505,506,507,...720
Powered by FlippingBook