Barla Lâhikası - page 476

Üçüncü Nota:
(1)
n
¿ƒo
©n
Lr
ôo
J p
¬r
«n
dp
Gn
h o
ºr
µ`o
ër
dG o
¬n
d o
¬n
¡r
Ln
h s
’p
G l
?p
dÉn
g m
Ar
Àn
T t
?o
c
nass-ı azîmiyle, “Madem her şey helâk olacak, ey zayıf
insan, bundan senin şemse nispeten bir zerre bile olma-
yan hayatının da hissesi olduğunu anla, aklını başına
topla, yaratılışındaki hikmeti düşün, haddini bil, ömür ve
hayatını sana saadet-i ebediyeyi temin edecek şeylerle
geçir!” hakikatini;
Dördüncü Nota:
(2)
@ p
är
ƒn
ªr
dG o
án
?p
F B Gn
P ¢ m
ùr
Øn
f t
?o
c
(3)
l
º«/
?n
Y m
?r
?n
N u
?o
µp
H n
ƒo
gn
h m
Is
ôn
e n
?s
hn
G BÉn
g n
CÉn
°ûr
fn
G …/
òs
dG Én
¡«/
«r
ëo
j r
?o
b
gibi ayetlerle müeyyet olduğu üzere ba’delmevt
(4)
n
¿ho
ôo
¶r
æn
j l
?Én
«p
b r
ºo
g Gn
Pp
Én
a …'
ôr
No
G p
¬«/
a n
ïp
Øo
f s
ºo
K
ayetinin sırrı zahir olacak ceza ve hesap gününde Malik-i
Yevmiddîn’in huzurunda mahlûkat ve mevcudatın en
kıymettarı olan insanın aynen halk olunarak bulundurula-
cağını;
Beşinci Nota:
Avrupa’nın sûrî medeniyetinin haka-
ik-ı Kur’âniye ile butlanını,
(5)
n
Ú/
æp
er
D
ƒo
ªr
?p
d l
ân
ªr
Mn
Qn
h l
ABÉn
Øp
°T n
ƒo
g Én
e p
¿'
Gr
ôo
?r
dG n
øp
e o
?u
õn
æo
fn
h
ayetinin bir muhavere şeklinde tedrisini;
ba’delmevt:
ölümden sonra.
butlân:
batıl, hükümsüz olma ha-
li.
had:
kapasite, sınır, hudut.
hakaik-ı Kur’âniye:
Kur’ân ait
olan ve ondan gelen gerçekler.
halk:
yaratma, yaratış.
helâk:
yıkılma, bitme, mahvolma,
harap olma.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılışta-
ki İlâhî gaye.
hisse:
ibret, nasihat; pay, nasip.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
madem:
çünkü, için, değil mi ki,
...den dolayı, böyle ise, hele.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah tara-
fından yaratılanlar.
Malik-i Yevmiddin:
din gününün
sahibi, herkesin dünyada yap-
tığının mükâfat ve cezasını göre-
ceği yer olan ahiretin maliki, sahi-
bi olan Allah.
medeniyet:
medenîlik, şehir-
lilik, uygarlık.
mevcudat:
mevcutlar, var
olan her şey, mahluklar.
muhavere:
konuşma, sohbet
etme.
müeyyet:
doğrulanmış, tasdik
ve teyit edilmiş.
nass-ı âzîm:
büyük ayet.
sır:
gizli hakikat.
saadet-i ebediye:
sonu olma-
yan, sonsuz mutluluk.
sûrî:
görünüşte olan, şeklî.
şemse:
güneşe.
tedrîs:
okutma, ders verme.
zahir:
açık, âşikar.
zaif:
zayıf, güçsüz, kuvvetsiz,
takatsiz, dermansız.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
1.
Her şey helâk olup gidicidir—Ona bakan yüzü müstesna. (Kasas Suresi: 88.)
2.
Her nefis ölümü tadıcıdır. (Ankebut Suresi: 57.)
3.
De ki: Onu ilk önce kim yaratmışsa, tekrar O diriltecek. O her şeyin yaratılışını hakkıyla bi-
lendir. (Yasin Suresi: 79.)
4.
Sonra bir daha Sûra üflenir. Ve onlar kabirlerinden kalkıp bakışırlar. (Zümer Suresi: 68.)
5.
Biz Kur’ân’dan mü'minlere bir şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz. (İsra Suresi: 82.)
| 476 | BARLA LÂHİKASI
1...,466,467,468,469,470,471,472,473,474,475 477,478,479,480,481,482,483,484,485,486,...720
Powered by FlippingBook