karşı kaderi ittiham derecesinde muradullaha müdahale-
ye cesaret etmeyelim. Biz abdiz; sebeb-i hilkatimiz, Sey-
yidimizi, Yaratanımızı, Razıkımızı bilmek ve bulmaktır.
Hülâsa-i mevcudat olan Peygamberimiz vasıtasıyla inzal
ve ikram buyurulan Kur’ân’ın ahkâmına ve o Hazretin
sünnetine tevfik-i harekete bezl ü gayret edelim. İşte o
Nur elimizde mürebbî, yanımızda muarrif, aramızda Nur-
ları naşir mürebbî ve muarrifimizi dinlemeye çalışalım.
Biz vazife-i ubudiyeti yapalım, netice-i mükâfatı Hâlık-ı
Rahîm’imize bırakalım. Yekdiğerimize en büyük yardım
olan duayı da esirgemeyelim.
Zühre
,
Habbe
,
Katre ve Zeyli’
nin Arabî bir nüshası bu
fakire ihda buyurulmuş. Bir gün tercümesinin de yapıla-
cağına işaret olunmuştu. Demek zamanı geldi ve benim
gibi Arabî bilmeyen kardeşlerin manevî arzuları,
Züh-
re
’nin tercümesine vesile oldu. Çok muhtasar olarak
duygularımı arz edeceğim:
Birinci Nota:
(1)
*G s
’p
G n
¬'
d p
G n
B ’ o
¬s
`fn
G r
º n
?r
YÉn
a
Kelime-i Tev-
hidiyle Ma’bud-i Hakikî’ye bağlanmalı;
İkinci Nota:
(2)
o
ór
ªn
ër
dG !n
h o
ôn
Ñr
cn
G *n
G o
ôn
Ñr
cn
G *Gn
h *G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’ r
ôn
Ñr
cn
G *n
G r
ôn
Ñr
cn
G *n
G
Tekbir-i ekberiyle kibriya ve azamet sahibi ancak Allahü
Zelcelâli ve’l-Kemal olduğunu,
BARLA LÂHİKASI | 475 |
but olan Cenab-ı Hak.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
muarrif:
tarif eden, etrafıyla anla-
tan, bildiren.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
muradullah:
Allah’ın muradı, dile-
ği.
müdahale:
karışma.
mürebbî:
terbiye eden, terbiye
veren, yetiştiren.
neşr:
herkese duyurma, yayma,
tamim.
netice-i mükâfat:
sonuçta olan
armağan.
nüsha:
birbirinin aynı olan suret-
lerin her biri.
râzık:
rızık veren, rızıklandıran.
sebeb-i hilkat:
yaratılış sebebi,
yaratılış nedeni.
Seyyid:
Peygamber Efendimiz.
sünnet:
adet, yol, davranış.
tevfik-ı hareket:
hareketin uy-
gunluğu; uygun davranışta bulun-
ma.
vasıta:
aracı.
vazife:
görev.
vazife-i ubudiyet:
kulluk vazifesi.
vesile:
bahane, sebep.
abd:
kul.
ahkâm:
dinî hükümler, emir-
ler.
arabî:
arapça dil.
arz:
söyleme, ifade etme.
azamet:
büyüklük, ululuk, yü-
celik.
bezl ü gayret:
emeğini esirge-
meme ve çokça gösterme.
Hâlık-ı Rahîm:
sonsuz şefkat
ve merhamet sahibi olan yü-
ce yaratıcı, Allah.
hülâsa-i mevcudat:
tüm var-
lığın özü, özeti.
ihda:
hediye etme, hediye
verme.
ikram:
bağış, ihsan, bir şey
sunma.
inzal:
indirme, indirilme.
ittiham:
suç altında buluınma,
töhmetli olma.
kader:
takdir, kısmet, kudret,
İlâhî hüküm.
Kelime-i Tevhid:
tevhid-i İlâ-
hîyi ifade eden lâilahe illallah
Muhammedün
Resulullah
cümlesi.
kibriya:
azamet, büyüklük,
ululuk, celâl.
Ma’bud-i Hakikî:
hakikî ma-
1.
Bil ki Allah’tan başka ilâh yoktur. (Muhemmed Suresi: 19.)
2.
Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilâh yoktur O Allah en büyüktür. Al-
lah en büyüktür. Ve hamd ancak ona mahsustur.