Barla Lâhikası - page 468

temenni ediyordum. Bazen olurdu, sabahlara kadar yazı
yazmak isterdim. Bazen olur, yazılması gayet güç sahife-
lere, Kur’ân’dan istimdat ederdim. Gayet kolaylıkla, o
sahifeyi yazmaya muvaffak olurdum.
Bazen en kolay yazılacak sahifelerde, istimdadı bıra-
kırdım. Elimde kalem güya yazı yazmakta izhar-ı acz
ederdi. Hatta bazen yanlış yazarak sahifeleri tebdil etti-
ğim olurdu.
Bu kadar teshilât arasında, Arabî hattımın şeklinin de-
ğişmekte olduğunu gördüm. Birinci defaki yazdığım ya-
zılarımla son yazdığım yazılarımı karşılaştırdığım vakit,
böyle çapraşık bir yazıyla, nasıl olur da dilâver bir pehli-
van gibi ortaya atıldığımı düşünerek evvelce çok me’yus
oldum. Sonra da sevincimden mesrurâne şükürler ettim.
Kur’ân’da mevcut tevafukatıyla beraber yazan Hafız
Ali, Hoca Sabri, Hafız Zühtü gibi kardeşlerimin yazdıkla-
rını gördükçe, şevkim artıyordu. Ümidin fevkinde bir te-
rakkiyat gördüm. Bu esnalardaki inayetin bir kısmı kalbe
tulû ediyordu. Bir kısmı idare-i taayyüşüme taallûk edi-
yordu. Bir kısmı da yazı yazarken vuku buluyordu. Me-
selâ son bir hâdiseyi arz edeceğim. Şöyle ki:
En son yazdığım Sure-i Tevbe’nin 197. sahifesinde al-
tı Lâfza-i Celâl mevcut, dimağıma sahifenin yazılacak şek-
lini hazırladım.
(1)
l
º«/
µ`n
M l
õj/
õn
Y %G s
¿
p
G *G o
ºo
¡o
ªn
Mr
ôn
«°n
S
ayet-i ce-
lîlesindeki iki tane Lâfza-i Celâl tevafuk harici kalmak
Arabî:
Arab diline ait.
arz:
sunma, bildirme.
âyet-i celîle:
celâl sahibi, büyük
ayet.
dimağ:
akıl, şuur.
fevkinde:
üstünde.
gayet:
son derece.
güya:
sanki.
hâdise:
olay.
haricî:
dışa ait, dışarı ile ilgili.
hatt:
yazı, el yazısı.
hikmet:
gaye, fayda.
idare-i taayyüş:
yaşama, ge-
çimdeki idare yaşam tarzını
çekip çevirme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
istimdat:
aman dileme, mer-
hamet ve yardımına sığınma.
izhar-ı arz:
güçsüzlüğünü gös-
terme.
Lâfza-i Celâl:
Allah lâfzı, keli-
mesi.
me’yus:
yeise düşmüş, ümit-
siz, kederli.
meselâ:
örneğin.
mesrurane:
sevinçli bir şekil-
de, sevinerek, memnun ola-
rak.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
pehlivan:
pehlivan, güreşçi.
sahife:
sayfa.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
taallûk:
münasebet, rabıta.
taayyüş:
yaşama tarzı.
temenni:
dilek, istek, arzu.
terakkiyat:
ilerlemeler, geliş-
meler, yükselişler.
teshilât:
kolaylaştırmalar.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
tevafukat:
uygunluk.
tulû:
doğma, doğuş.
vuku:
olma, meydana gelme,
ortaya çıkma, oluş.
1.
İşte onları Allah rahmetine eriştirecektir. Muhakkak ki Allah’ın kudreti her şeye galiptir ve
Onun her işi hikmet iledir. (Tevbe Suresi: 71.)
| 468 | BARLA LÂHİKASI
1...,458,459,460,461,462,463,464,465,466,467 469,470,471,472,473,474,475,476,477,478,...720
Powered by FlippingBook