Cenab-ı Hak dergâh-ı izzetinde kabul buyursa benim
gibi, zillet ve meskenet her tarafını kaplayan kusurlu, âciz
bir abd için, ne büyük bir saadet. İşte sevgili Üstadım:
Himmet-i âlîniz ki ve
(1)
n
?n
Ór
an
’r
G o
âr
?n
?n
N Én
ªn
d n
?n
’r
ƒn
d n
?n
’r
ƒn
d
hi-
tab-ı izzetine mazhar olan menba-ı füyuzat Aleyhissalâtü
Vesselâm Efendimizin himemat-ı kudsiyeleri ile ve refik
olan Kur’ân-ı Azimüşşan’ın kerametleri ile ve Cenab-ı Va-
cibü’l-Vücud Hazretlerinin müsaade ve lütufları sayesin-
de ve yine onların rızası uğruna. Ümmet-i Muhammed
(a.s.) için vasıta olup yazdırılan bu Kur’ân-ı Kerîm’i, size
takdim ederken fakir talebeniz, (size ciddî bir talebe, ha-
kikî bir kardeş, mutî bir evlât ve Peygamber-i Zîşan Efen-
dimiz Hazretlerine ümmet ve Hallâk-ı Kerîm’e de kem-
ter bir kul) olabilmek dilekleri ile el ve eteklerinizden ke-
mal-i tazim ile ve hürmetle öperim. Efendim Hazretleri.
Fakir talebeniz
Ahmed Hüsrev
ìí
Œ
233
œ
[Milâslı Halil İbrahim’in fıkrası-
dır.]
Efendim!
İsterim ki Yirmi Yedinci Mektubun tatlı sedaları içeri-
sinde benim de boğuk sesim çıksın, lâkin heyhat o ma-
den-i esrar bahrinden dem vurmak haddim değil. Benim
abd:
kul.
âciz:
zavallı, acınacak.
bahr:
deniz.
ciddî:
ağırbaşlı, hâlleri sakin olan
kişi.
dergâh-ı izzet:
Allah’ın (cc) huzu-
ru.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
heyhat:
yazık, çok yazık, ne yazık.
kemal-i tazim:
tam bir saygı hâli.
kemter:
daha aşağı, kıymetsiz,
değersiz.
keramet:
kerem, lütuf, ihsan,
bağış.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve
şerefi yüce olan Kur’ân.
lâkin:
ama, fakat, şu kadar var
ki.
lütuf:
ikram ve yardımda bu-
lunma.
maden-i esrar:
sırların kay-
nağı, merkezi.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
meskenet:
beceriksizlik, âciz-
lik.
mutî:
itaat eden, boyun eğen.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
Peygamber-i Zîşan:
şan ve
şeref sahibi olan Peygamber;
Hz. Muhammed (
ASM
).
rıza:
razı olma, hoşnutluk.
refik:
arkadaş, yoldaş, yol ar-
kadaşı.
saadet:
mutluluk.
sada:
ses.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
ümmet:
nesil, millet.
ümmet-i Muhammed:
müs-
lümanlar.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
vasıta:
aracı.
zillet:
hor ve hakir görülme.
1.
Sen olmasaydın (Ya Muhammed), sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım. (Keşfü’l-Hafâ, 2:164,
hadis no: 2123.)
| 470 | BARLA LÂHİKASI