Barla Lâhikası - page 423

Œ
216
œ
[
Mektubat
’ta On Sekizinci Mektubun
başı ve İkinci Mesele-i Mühimmede-
ki sualinin cevabına bir zeyildir.]
(2)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
(3)
o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, Sıddık, Muhlis Kardeşim Hulûsî Bey!
Suallerinize dair bir cevap yazmıştım. Kardeşimiz
Hüsrev bir izah istedi. O zat ruhen size benzediği için,
onun istizahına sen de iştirak ettiğini tahayyül ettim, bu
zeyli yazdım, size gönderdim.
Hem, Keramet-i Gavsiyenin birinci satırına dair bir
parça gönderildi; onun ahirine yazarsınız. Hem, Kera-
met-i Gavsiye ile münasebettar bir nükte-i Kur’âniyeyi
gönderdik. Meşrebimize muhalif olan bu izhar-ı esrara
beni sevk eden manevî ihtar ile kardeşlerimizin sa’ye zi-
yade şevk ve gayrete gelmelerine bir vesile olmasıdır.
Hakikaten bir vakit fütur geldi, tevafuk çıktı, şevki taze-
lendirdi. Bir zaman yine fütur baş gösterdi, Keramet-i
Gavsiye çıktı, gayreti çok ziyadeleştirdi. Ben bu hâletten
anladım ki, izharından hizmetimize zararı yok, olsa olsa
nefsime zarardır. Zaten nefsim hizmete feda olmaya ha-
zırdır. Başta muhterem pederiniz, Fethi Bey, Hoca Ab-
durrahman, Kemaleddin, Ömer Efendi olarak risalelerle
BARLA LÂHİKASI | 423 |
olmayan.
mektubat:
Risale-i Nur Külliyatı-
nın dört büyük kitabından birinin
adı.
mesele-i Mühimme:
mühim,
önemli mesele.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı, tavır,
tutum, meslek.
muhalif:
zıt, aykırı.
muhlis:
ihlaslı, samimî; bir işi hiç
bir karşılık beklemeden sırf Allah
rızası için yapan.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
nefs:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
nükte-i Kur’âniye:
Kur’ân’a ait
nükte, Kur’ân-ı Kerîm’deki çok in-
ce ve zarif mana.
peder:
baba.
ruhen:
ruh bakımından, ruh yö-
nünden, ruh olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
sevk:
yöneltme, gönderme.
sual:
soru.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
tahayyül:
hayale getirme, haya-
linde canlandırma.
tevafuk:
uyma, uygun gelme, uy-
gunluk, rastlamak, münasebet,
birbirine denk gelme.
vesile:
bahane, sebep.
zat:
kişi, şahıs.
zeyil:
ek, ilâve.
ziyade:
Artma, çoğalma.
ahir:
sonu, son kısmı.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
dair:
alakalı, ilgili.
fedâ:
uğruna verme.
fütur:
zayıflık, gevşeklik, bez-
ginlik, usanma, usanç, bıkma.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
hâlet:
hal, durum.
hâzır:
mevcut, amade.
hizmet:
görev, vazife.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlat-
ma, uyarı.
istizah:
izahat isteme, bir işin
açık olarak bildirilmesini iste-
me, açıklama isteme.
iştirak:
katılma, ortak olma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
izhar-ı esrar:
sırların açığa çık-
ması.
keramet-i Gavsiye:
Abdulka-
dir Geylani’nin olağanüstü ha-
li.
Keramet-i Gavsiye:
Seyyid
Abdülkadir Geylânî Hazretleri-
nin kerametlerinden bahse-
den risale.
manevî:
manaya ait, maddî
1
. Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
1...,413,414,415,416,417,418,419,420,421,422 424,425,426,427,428,429,430,431,432,433,...720
Powered by FlippingBook